Köle ve Tutsaklar
Ada muhalefetinin zayıflığı ve ideolojik yoksulluğu, işgal altındaki kuzeyin kaderini belirleyen en büyük felaketlerden biridir.
Solcu diye bilinen liderlerin bile kapitalin peşinde kaybolması, ideolojik olarak çökmüş bir toplum yaratmanın zeminini hazırlamıştır.
Bugün geldiğimiz noktada, insan ticareti ve ucuz iş gücü üzerinden ekonomik güç kazanan kapital düşkünü bir zihniyet, toplumun her alanına sirayet etmiş durumdadır.
Politikacılar, polis, muhaceret, bakanlıklar; hepsi bu yozlaşmış düzenin bir parçası haline gelmiş, adeta mafyalaşmış bir yapı oluşturmuştur. Bu yapı, adanın kuzeyinde var olan de-facto düzenin temel taşı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle Özgür Gazete’nin ortaya çıkardığı ‘Köle kampı‘ dosyası, ada halkı ve tüm insanlık için utanç verici bir tabloyu gözler önüne sermektedir.
Yokluk ve sefaletin kol gezdiği, insan gücünün kaldıramayacağı uzun mesailer ve karşılığında verilen düşük maaşlar, bu çürümüş düzenin acımasız yüzünü göstermektedir.
Ailelerine daha iyi bir yaşam sunma umuduyla çalışan işçilerin bu çaresizliğini, bakanlar ve örgüt başkanları fırsat olarak görmekte; onları köle kamplarına doldurmakta, bu insanlık dışı uygulamaları sorgulaması gereken kurumlar ise bundan nemalanmaktadır.
Devletin üst kurumlarının koruması altında yürütülen bu kölelik sektörü, acentelerin milyonlar ile dönen çıkar savaşlarıyla daha da perçinlenmektedir.
Kapitalizmin dünyaya sunduğu en büyük kötülüklerden biri olan kölelik ve ucuz iş gücü gerçeği, bugün adanın kuzeyinde yaşanmakta; daha da kötüsü, sözde ideoloji sahibi olanların da bu düzenin bir parçası haline gelmiş olmasıdır.
Bu, toplumun içinde bulunduğu çıkmazı ve güvensizlik ortamını daha da derinleştirmektedir ve özellikle gençler için yaşanmaz koşulları göz önüne sürmektedir, mücadele edilemeyecek duruma getirmektedir.
Fakat asıl sorun, toplumun beyninin konforla yıkanmış olmasıdır.
Sahte diploma skandalları, gençlerin siyasi konulardan dışlanması gibi skandallar bile artık tepki çekmemekte, özellikle geçmişi sendikal mücadelelerle dolu olan Kıbrıslıların bu insanlık dışı muameleye sessiz kalması ise kabul edilemez bir durumdur. Özgürlük ve konfor adı altında, sefaletin varlığını görmezden gelen bir toplum yaratılmıştır.
İşçi sınıfı bu köle kampında sessizce ezilirken, ada muhalefeti ideolojik olarak yoksullaşmış, yozlaşmış ve toplumun gerçek sorunlarına duyarsız hale gelmiştir.
Ada muhalefetinin bu zayıf ve teslimiyetçi duruşu, adanın kuzeyinde yaşanan felaketin en büyük sorumlularından biridir. İdeolojik yoksulluk, toplumun vicdanını körelterek, onu kölelik düzenine mahkûm etmiştir.
Bugün adanın kuzeyinde yaşananlar, kapitalist düzenin en acımasız yüzünü gözler önüne sererken, sözde ideolojik liderlerin bile bu düzenin parçası olması, toplumun geleceğine dair tüm umutları tüketmektedir.
Artık sessizlikle, pasiflikle ve ideolojik yoksullukla bir yere varılamayacağı açıkça ortadadır. Bu düzeni değiştirmek, ancak gerçek bir ideolojik direniş ve mücadele ile mümkündür.