Kıbrıs’ın NATO’ya Üyeliği: Batı Emperyalizmine Hizmet Eden Bir İhanet
Kıbrıs‘ın NATO üyeliği tartışmaları sürerken, adanın kuzeyinin Türkiye tarafından 50 yıldır işgal altında olduğu gerçeği görmezden gelinmektedir.
NATO üyesi bir ülkenin, yani Türkiye’nin uluslararası hukuku hiçe sayarak Kıbrıs’ın kuzeyini silah zoruyla kontrol ettiği bir coğrafyada, “barış ve güvenlik” adına NATO’nun daha fazla varlık göstermesi absürt bir yalandır.
Türkiye’nin işgal ettiği topraklar üzerinden yürüttüğü asimilasyon politikaları, ekonomik ve demografik yapıyı değiştirmeye yönelik saldırıları, Kıbrıs halkının iradesini tamamen hiçe saymaktadır.
Hristodulidis hükümeti ve arkasındaki güç odakları, Kıbrıs halkını emperyalist planların piyonu haline getirirken, asıl güvenlik tehdidini artırmaktadır.
NATO’nun üye ülkelerdeki etkisi, halkın sosyal haklarının gasp edilmesi, ekonomik bağımsızlığın yok edilmesi ve askeri harcamaların şişirilmesiyle sonuçlanır.
Bu düzen, Kıbrıs halkını yoksulluk ve savaş tehlikesine mahkûm edecektir. NATO, özgürlük değil, savaş, kan ve yıkım getirir.
Kıbrıs, fiilen NATO’nun bir ileri karakolu haline gelmiştir. İngiltere’nin adadaki egemen üsleri olan Akrotiri ve Dikelya, Doğu Akdeniz’den Orta Doğu’ya kadar NATO operasyonlarının kilit noktalarıdır.
Bu üslerden kalkan uçaklar, Irak ve Suriye gibi Orta Doğu ülkelerinde ölüm ve yıkım taşımakta, emperyalist planların taşeronu olarak kullanılmaktadır.
Türkiye’nin işgal altındaki kuzeydeki askeri varlığı da NATO’nun bu planlarının bir uzantısıdır. Türkiye, adanın kuzeyini askeri üslerle doldurmuş, Kıbrıslı Türkleri ise kendi siyasi ve ekonomik hegemonyasının altına almıştır.
NATO’nun “barış” maskesi altında bölgede daha fazla üs edinmesi, sadece Kıbrıs’ın değil, Doğu Akdeniz’in tamamının bir savaş alanına dönüştürülmesi anlamına gelir.
Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiye’nin, güneyinde ise İngiltere ve ABD’nin askeri varlığına rağmen, NATO üyeliği ile daha fazla askeri varlık talep edilmesi, Kıbrıs halkını yok sayan, emperyalist çıkarları önceleyen bir ihanettir.
İşgal Altında Barış mı Olur?
Türkiye’nin NATO üyeliği ve işgalci kimliği, batının çifte standartlarını ve emperyalist emellerini gözler önüne sermektedir.
Kıbrıs’ın kuzeyi, Türkiye tarafından adeta bir garnizona çevrilmişken, adanın geri kalanında da NATO’nun askeri planları uygulanmaktadır. Bu durumda Kıbrıs’ın NATO’ya üye olması, adanın bütünlüğüne ve halkların özgürlüğüne indirilen yeni bir darbe olacaktır.
NATO, Kıbrıs’a barış getiremez; çünkü NATO, emperyalist savaşların, işgalin ve halkların özgürlüğüne yönelik tehditlerin kurumsal temsilcisidir.
Kıbrıs halkının gerçek mücadelesi, işgalin sona ermesi ve NATO’nun her türlü varlığına karşı bağımsızlık bayrağını yükseltmekten geçmektedir.
İşgal altındaki topraklar serbest bırakılmadan ve emperyalist üsler adadan sökülmeden, gerçek bir barıştan söz etmek mümkün değildir ve asla da olmayacaktır.
Kıbrıs, NATO üyeliğiyle daha fazla işgal ve yıkıma mahkûm edilmek isteniyor.
Ancak bu halk, emperyalist işgallere ve onların taşeronlarına boyun eğmeyecek bir tarihi direniş geleneğine sahiptir. Emperyalizme karşı ortak mücadele hem Kıbrıs’ın hem de bölgenin kurtuluşunun tek yoludur.