Sendikasız Özel Sektör Çalışanları
Kıbrıs’ın Kuzeyinde Haklarından Mahrum Sendikasız Özel Sektör Çalışanları
Birçok özel sektör çalışanı eminim ki bu yazıyı okurken, yazının altına “aman işten biri görmesin, başımız ağrımasın” korkusu ile beğeni bile atamayacak biliyorum.
Çünkü bugün işten durdurulurlarsa, haklarını arayacak kimseleri yok! Ama biz el ele ses olacağız.
Bugün bu ülkede kayıtlı on binlerce özel sektör çalışanı var. Bunun çok büyük bir bölümü sendikasız.
Peki ne demek sendikalı çalışmak?
Çalışma koşullarınızın, sosyal haklarınızın, iş güvenliğinizin, kazancınızın ve bunun gibi insanca çalışabilme koşullarınızın güvence altına alınması demektir.
Yani işveren ile işçi arasında bir dengedir sendika. Aynı zamanda bir köprü.
Peki Kıbrıs’ın kuzeyinde özel sektörde sendikalaşma nasıl?
Birkaç kurum dışında tüm özel sektör hemen hemen sendikasız.
Ve doğal olarak da bu haklardan mahrum.
Bugün halktaki “MEMUR OL, KENDİNİ GARANTİYE AL” algısının oluşmasının en büyük sebeplerinden biridir sendikasız özel sektör.
Kamu çalışanlarının çalışma koşulları ve hakları sendikalar sayesinde devlet tarafından güvence altına alınmıştır.
Çalışma saatleri bellidir. Alacakları minimum maaş bellidir. Mesaiye kalmak çoğu zaman inisiyatifinizdedir ve ödeneklidir.
Yatırımları özel sektöre göre hem daha yüksek hem de güvence altındadır.
Birde en önemlisi işten çıkarılmaları bir kişinin iki dudağının arasında değildir.
Hal böyle olunca tabi ki herkes hayatını güvence altına almak için devlette olmayı ister.
Çünkü özel sektörde haklarınızı koruyacak, güvence altına alacak, sizin için mücadele edecek bir sendika yoktur.
Peki bu sendikalar işçilerin haklarını nasıl güvence altına alıyor?
İşverenlerle işçiler arasında yapılan “toplu iş sözleşmeleri” ile.
Örneğin işten çıkarılma kararınızın iki dudağın arasında olmasını engeller.
Nasıl mı?
İçinde yer alan disiplin kurulu maddesi ile…
Diyelim ki işveren sizi performans yetersizliğinden durdurmak istedi. Bunu disiplin kurulu kararı ile alması gerek ve bunu ispat etmesi gereklidir.
Sadece performans için değil tüm durdurma sebepleri için buna ihtiyacı vardır.
Mobbing, çalışma saatleriniz, güvenliğiniz, maaşınız ve tüm şartlar sizin güvenceniz olarak bu sözleşmeler ile korunur.
Peki bunlar tek başına yeterli mi? Maalesef ki değil!
Bugün çalışan hakları ile ilgili yasada bir sürü açık ve davalıyı yıpratan uzun yargı süreçleri bulunmaktadır.
Bir örnek verecek olursak;
Sebepsiz veya uyarısız işten atılan biri işçi, başarıp kendini bu zorlukta ispat ederek mahkemeyi kazanırsa ancak alabileceği tazminattır.
Ama dünyanın birçok yerinde işçinin işine iadesi mecburidir.
Ülkemizde yargıç eksikliği sebebi ile İş Mahkemesi kurulmadığı için İş Yasası’na yönelik davalar yoğunluğu çok olan kaza mahkemelerinde yıllarca sürmekte ve çalışan haklarının yasalar karşısında arama süresi uzadığı için adaletin tecellisi gecikmektedir.
Bu sebeple İş Yasası’nın öngördüğü İş Mahkemeleri’nin kurulması için gerekli çalışmaların bir an önce başlatılması gerekmektedir.
Peki devlet, özel sektörde sendikalaşmayı nasıl teşvik edebilir?
Çünkü dünyada sendikacılığın gönüllülük esasına dayandırıldığı için zorunlu olduğu birkaç ülke dışında bir ülke yok!
Öncelikle biraz önce de yazdığım gibi çalışanı koruyacak güncel ve spesifik yasalar hazırlanmalı.
İşverenlere, işçileri ile sendikalar aracılığı ile toplu iş sözleşmeleri imzalamak için ödevler verilmeli ve beraberinde belki de prim destekleri ile bu sürecin hızlanması ve yayılması için teşvik edilmelidir.
Saatlerce beyin jimnastiği yapabiliriz.
Daha yazacak çok şey var aslında ama bu yazıyı ikiye bölmek zorunda kalacağım sanırım.
“Sendikalı olmak” bir haktır!
Emeğini alın teri ile kazanan özel sektör çalışanlarının haklarını verin. Verin ki hiçbir emekçinin artık hakkı sömürülmesin.