Kavazoğlu ve Mişaulis’in Işığında Mücadele

Kavazoğlu ve Mişaulis’in Işığında Mücadele Zulmün Kaleminden Direnişin Tarihine: Kavazoğlu ve Mişaulis’in Işığında Unutulmaz Bir Mücadele
Kimi zaman bir gazete kupürü, bir halkın belleğine kazınan utanç ile onur arasındaki uçurumu tüm çıplaklığıyla ortaya koyar.
Erhan Arıklı’nın “Türkeli’nden” başlıklı ve “işgal” kavramına karşı sadistçe bir sahiplenişle kaleme aldığı o satırlar, tam da böyle bir iz bıraktı toplum belleğinde.
Her cümlesiyle kin, her paragrafıyla efendilerine yaranma telaşı taşıyan bu metin; yalnızca bir bireyin değil, ona ses çıkarmayan bir düzenin, bir zihniyetin aynasıdır.
“Evet ulan işgalse işgal, sende benim esirimsin” diye yazan biri, kalemini halkının özgürlüğü için değil, efendilerinin egemenliği için oynatmaktadır.
Ve bu topraklarda böyle bir zihniyete karşı ilk kurşunu atmayanlar, ilk yürekli sözü söyleyenler olarak Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis’in anısını yaşatmak bir borç değil, bir görevdir.
Çünkü onlar, sadece birer kişi değil; halkların kardeşliğinin, sınıfsız ve sömürüsüz bir Kıbrıs düşlerinin timsaliydi.
Kavazoğlu ve Mişaulis’in 1965’te faşist TMT tarafından katledilmesi, sadece iki yurtseverin değil, Kıbrıs’ın birleşik geleceğinin de kurşunlanmasıydı.
Bugün EDON ve Sol Gençlik‘in düzenlediği anma etkinlikleri, o mücadele ruhunun hala aramızda yaşadığını gösteriyor.
2025’te düzenlenen 3. büyük anma etkinliğine yüzlerce gencin katılması; bu ülkenin geleceğini Arıklı gibiler değil, Kavazoğlu’nun izinde yürüyen gençler inşa edecektir, diye umut vermeye devam ediyor hem da böylesi karanlık bir dönemden geçerken.
Çünkü Arıklı’nın yazısında övündüğü her zulüm, Kavazoğlu’nun mücadele ettiği her şeye terstir. Arıklı “yorulana kadar zevk için döverdim” derken, Kavazoğlu “halklar barış içinde yaşasın” diye bedenini feda ediyordu.
Arıklı “işgalciyi efendi” sayarken, Mişaulis “faşizme karşı omuz omuza” diyordu. Ve bugün bu ülke, bu iki yol ayrımında hâlâ bir tercih yapma eşiğindedir.
Kıbrıs’ın kuzeyi bugün sadece coğrafi olarak değil, siyasi ve ahlaki olarak da işgal altındadır. Demokrasi, liyakat, özgür basın, bağımsız yargı, hepsi ya tasfiye edilmiş ya da göstermelik hale gelmiştir.
Böylesi bir düzende, Kavazoğlu ve Mişaulis’in anısını yaşatmak, yalnızca bir geçmişi anmak değil; bugünün karanlığına karşı bir meşale yakmaktır.
EDON’un ve Sol gençliğin taşıdığı bu meşale, hatırlatır: İşgale boyun eğmeyenler hâlâ var ve bu memleketin çocukları hala el ele! Ve ne yazık ki, bazıları kalemini baskının borazanı yaparken, bazıları hâlâ hakikatin sesini yankılamaya devam eder.
Bizler, o hakikatin tarafındayız. Arıklı’nın diliyle değil, Kavazoğlu’nun yüreğiyle konuşuruz. Bir halkın gerçek kahramanları, tankların gölgesinde nutuk çekenler değil; barış için, kardeşlik için, eşitlik için can verenlerdir.
Bu yazı, EDON ve Sol Gençlik’in düzenlediği anmalara, Kavazoğlu-Mişaulis’in ölümsüz mücadelelerine ve onların izinden yürüyen gençliğe bir selamdır.
Unutmadık. Unutturmayacağız ve bilinmelidir ki aynı toprağın çocukları düşman olamaz!