InstagramKöşe Yazarlarımız

“Kirli İttifak: Törehanlar Dosyası”






Son dönemde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kamuoyunu sarsan yargı ile ilgili rüşvet iddiaları ve ses kayıtları, adalet sisteminin ne denli bir krizin içinde olduğunu gözler önüne sermektedir.

Özgür Gazete’nin “KİRLİ İTTİFAK: TÖREHANLAR DOSYASI” haber dizisi, yargı ve emniyet birimlerinin çürümüşlüğünü ve bu yapıların nasıl etkisiz hale getirildiğini belgeleriyle ortaya koymuştur.

Bu kapsamda yayınlanan ilk ses kaydı, kamuoyunun dikkatini çekmekle kalmayıp, yargı bağımsızlığı ve adalet sisteminin güvenilirliği yönünde ciddi soru işaretleri ortaya çıkarmıştır.

İlgili kayıtlarda yer alan konuşmalar, Ebru Törehan’ın “kara para aklama” suçlamasıyla hazırlanan dosyadan nasıl bir şekilde çıkarıldığını, bazı avukatların ve savcıların rüşvet pazarlıkları içinde bulunduklarını açıkça ortaya koymaktadır.

Bu durum, sadece bireysel etik sorunları değil, aynı zamanda KKTC’nin adalet sistemine olan güveni sarsma potansiyeli taşımaktadır.

Ebru Törehan’ın, Mali Polis’in hazırladığı dosyadan Savcılık eliyle çıkarılması ve ardından açıkça yargı sisteminin manipüle edilmesi, adaletin sağlanması adına ciddi bir ihanet olarak değerlendirilmektedir.

KKTC’de durumun bu kadar vahim bir hal alması, yargı sisteminin nasıl bir kırılma noktasına geldiğinin göstergesidir.

Başsavcılığın, evrakları raftan indirmesi ve Ebru Törehan’a dair dosyanın açılması, elbette anlaşılması güç bir durumdur. Kamuoyunun tüm bu gelişmeler hakkında bilgilendirilmesi, hukukun üstünlüğü açısından derhal gereklidir.

Söz konusu ses kayıtları, savcılar ve avukatlar arasında geçen rüşvet pazarlıklarını, bir avukatın nasıl bir şekilde polisten aranan bir zanlıyı sakladığını ve bununla ilgili nasıl bir pazarlık yürüttüklerini açık bir biçimde sergilemektedir.

Avukatların, polise teslim etmek yerine pazarlıklar yaparak zanlı Hakan Törehan’ı koruma çabaları, yargının tarafsızlığına dair ciddi bir endişe yaratmaktadır.

Buradaki rüşvet anlaşmaları, yargı sürecini manipüle etme ve adaletin tecellisini engelleme çabaları olarak değerlendirilmektedir.

Bu noktada, KKTC’deki yetkililerin sessizliğini bozmaması ve kamuoyunu bilgilendirmemesi, kendilerinin de bu kirli yapıdan bir parça olduğu izlenimini oluşturuyor.

Başsavcılık, polis ve diğer yükümlü mercilerin, bu tür skandallarla ilgili şeffaf bir biçimde açıklama yapmaları, adaletin sağlanması ve kamu güveninin yeniden tesis edilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Her bir bireyin, devletin adalet sistemine olan güveninin sarsıldığı bu tür olaylar karşısında nasıl bir tepki vereceği ise merak konusu olmaktadır.

Adaletin sağlanmadığı ve suçluların korunduğu bir ortamda, KKTC vatandaşlarının devlete olan güveni de giderek azalmaktadır.

Ebru Törehan’a dair yaşananlar, sadece bireysel bir skandal olmanın ötesinde, sistematik bir sorun haline dönüşmüştür.

Yargı ve güvenlik güçleri arasındaki bu kirli ilişki, KKTC’nin sosyal yapısında uzun vadede derin yaralar açacaktır.

Dolayısıyla, bu tür olayların çözülmesi ve sorumluların adalet önünde hesap vermesi, yalnızca bir gereklilik değil, aynı zamanda KKTC’de demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün sürebilmesi için elzem bir duruma dönüşmüştür.

Son olarak, bu tür skandalların bir daha yaşanmaması için ciddi reformların yapılması, adalet sisteminin bağımsızlığının sağlanması ve tüm devlet kurumlarının şeffaflık ilkesine bağlı kalması gerektiği aşikardır.

Kamuoyunun beklentisi, ilgili mercilerin bu hadiseye dair somut adımlar atarak, adaletin yeniden tesis edilmesini sağlamasıdır. Adaletin tecellisi, sadece bireysel haklar için değil, toplumun tümü için hayati bir öneme sahiptir.











Başa dön tuşu