Gençler YazıyorInstagram

Federal Kıbrıs, Üniter Kıbrıs’a Giden Bir ‘Ara Formül’ Olabilir Mi?




Lefkoşa Üniversitesi’nde okuduğum için farklı çevrelerden insanlar ile tanışma fırsatı buldum. Kendini ‘Kıbrıs’ın Yunanı’ olarak tanımlayan kişilerle de tanıştım, ‘Kıbrıslı’ olarak tanımlayan kişilerle de.

Bu kişilerin arasında, Kıbrıs sorunu konusundaki yorumlamalarını can kulağıyla dinlediğim, kendini ‘yurtsever’ ve ‘Kıbrıslı’ olarak tanımlayan bir siyasal bilimler profesörü var.

Geçen günlerde bir gazetede yayınlanmış yazısına denk geldim. “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin federalleştirilmesi” ile alakalı yazmıştı.

Şaşırdım. Çünkü benim kafamda ‘yurtseverlik ve devletçilik’ hep ‘üniter Kıbrıs’ ile bağdaşmıştı. Ona ulaşıp aklımdaki soruları sordum.

Aldığım cevap, Kıbrıs sorunu konusuna daha realisttik bir açıdan bakmamı sağladı.

Üniter ve Kıbrıslılık üst kimliğinin ön planda olduğu bir Kıbrıs, ideal bir Kıbrıs olabilir. Ama realitede, şu an bu idealden uzakta olduğumuzun farkında olmalıyız.

Geçmişe kıyasla, adanın kuzeyindeki Türkiye baskısı daha fazla, ayrıca hem adanın kuzeyindeki hem de güneyindeki etnik milliyetçilik hat safhalarda. Hatta bu statüko böyle devam ederse, adanın kuzeyini Türkiye’ye kaybetmek üzere olduğumuzu bile söyleyebilirim.

Adanın kuzeyini resmi olarak ilhak edemeyen Türkiye, gasp ettiği toprakları para ile satın almaya çalışıyor. Tıpkı zamanında Filistin topraklarında İsrail’in yaptığı gibi. Mevcut statükodan hiç kimse memnun değil, buna dur diyebilmek için, acilen bir formül bulmamız gerekiyor.

Birdenbire, hemen bu statükodan üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ne döndüğümüzü farz edelim. Önümüzde bizi birkaç sorun olacak:

Birincisi, ‘yerleşimci’ diye adlandırılan nüfusa ne olacak? Üniter Kıbrıs’ta, tüm yerleşimcilerin Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarından çekilmesinden bahsediliyor. Bu nasıl mümkün olacak?

Tarihe baktığımızda, örneğin 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda İsrail, Mısır toprağı olan Sina Yarımadası’nı işgal etmişti, yerleşimci nüfusunu da oraya yerleştirmişti.

Daha sonra 1979’da İsrail ve Mısır arasında imzalanan “Barış Antlaşması” ile İsrail, yerleşimcilere verdiği mali tazminat, geçici barınma ve yeni iş bulma yardımını içeren paketler ile geri dönme imkanları sağlanmıştı.

Kısacası, bir ‘antlaşma’ ile bu olasılık sağlanmıştı. Bir antlaşma olmadan, tüm yerleşimcilerin Türkiye’ye geri yollanmaya çalıştığını düşünün. Bireysel insan haklarının ön planda olduğu bir dünyada olduğumuzu düşünürsek, bunun mümkün olabileceğini sanmıyorum; ama yine de oldu diyelim.

Bu kadar fazla insanın, birdenbire Türkiye’ye ‘geri yollanması’ Kıbrıs ile Türkiye arasındaki ilişkileri germeyecek midir?

Bu, olası bir çatışma için bir zemin değil midir? Peki Kıbrıs, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip bir ülke olan

Türkiye ile ne kadar bir çatışmaya girmek isteyecektir?

Ya da böyle bir çatışma, ileride Kıbrıs’ın geleceği için daha büyük tehlikelere yol açmayacak mıdır?

Şu anda baktığımda, nüfus politikaları konusunda Türkiye ile bir uzlaşmaya varılmadığı takdirde, bir çıkmazın içerisinde olduğumuzu görebiliyorum.

Uluslararası mekanizmalar, Türkiye konusunda çalıştırılabilir; ancak şu anki Türkiye, uluslararası hukuk kurallarını dikkate alan bir Türkiye değil.

Bunu AİHM’in Kavala ya da Demirtaş kararlarını inceleyerek görebilirsiniz. Tüm Kıbrıslıların kendi evlerine dönmesi konusuna gelecek olursak, evet, mallarına geri dönmek isteyen Kıbrıslılara izin verilmelidir; ancak yine de bu, insancıl koşullarda yapılmalı ve hiçbir kimseyi mağdur etmeyecek durumda olmalıdır.

Sonuçta kendi ülkende bulunan, yabancı bir nüfusun da korunması, uluslararası hukuka göre ‘erga omnes’ olan bir yükümlülüktür.

İkinci olarak, tam 50 senedir, Türkiye’nin işgalinden dolayı Kıbrıslılar ‘bölünmüş’ bir şekilde yaşıyorlar. Üniter Kıbrıs, sadece 1960 Anayasası’na dönmek ile değil, Kıbrıslıları birlikte yaşamaya hazırlamak ve siyasi okuryazarlığını arttırmak ile olacaktır.

Tüm Kıbrıslıların kaynaşmasını sağlayacak ve ‘Kıbrıslı’ üst kimliğini yaratılmasında yardımcı olacak bir ‘ara formüle’ ihtiyacımız vardır. Bu kadar etnik milliyetçilik hâkim olmuşken, halk hazır olmadan dönülen üniter bir devlette, Kıbrıslılar arasında çatışma çıkmaması olası mıdır?

Şu anki statükodan birdenbire üniter devlete geçiş, çoğu Kıbrıslı ya da Kıbrıs’ın üzerindeki büyük güçler tarafından kabul görmeyebilir, Kıbrıs’ın geleceği için tehlikeli olabilir. Federal Kıbrıs, apartheide evrilecek diye kesin bir hüküm de yoktur.

Federal Kıbrıs, süreç doğru yürütüldüğü takdirde, üniter bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geçiş aşaması olarak, ‘ara bir formül’ olarak kullanılabilir.

Bu süreçte, 10-15 senelik bir zaman zarfında Kıbrıslılık kimliğini yaratmak ve üniter bir devlete geçiş planı yapılabilir, bunun için bir dizi önlemler ve yakınlaştırma projeleri yürürlüğe konulabilir.









Başa dön tuşu