‘Mavi Vatan’ Doktrini: Yeşil Politika İle Kıbrıs Sorununun Çözülmesine Bir Adım (2)
Geçtiğimiz hafta, Namık Tan’ın TBMM‘de yaptığı konuşma üzerine ‘Mavi Vatan’ tezini ve Kıbrıs için ne ifade ettiğini konuşmaya başlamıştık.
Namık Tan, ‘Mavi Vatan’ tezi için ‘masal’ benzetmesi yapmıştı:
“Osmanlı’yı ihya hayalleri kurdu; sınır ötesi harekâtlarla yetinmedi, denizaşırı maceralara yeltendi. Bir ara tutturduğu Mavi Vatan masalından, o da koşulların zorlamasıyla, yani ekonominin iflası kapıya dayanınca, neyse ki oldukça çabuk yüz geri etti”
İki NATO ülkesi olan Yunanistan ve Türkiye’yi savaşa sürükleyebilecek, yaşanan en büyük problemlerden biri bu iki ülke arasındaki münhasır ekonomik bölge anlaşmazlıkları, Türkiye’nin Akdeniz ve Ege’de hak ettiği münhasır ekonomik bölgeye sahip olmadığını ileri sürmesi ve bunun üzerine ortaya atılan ‘Mavi Vatan’ tezi.
Tabi ki Doğu Akdeniz’i, Türkiye’yi ve Yunanistan’ı ilgilendiren bir konunun içerisinde Kıbrıs’ın da olmaması imkansıza yakın.
Geçtiğimiz hafta ‘Mavi Vatan’ tezinin sınırlarında, Kıbrıs’ın deniz sınırlarını ve münhasır ekonomik bölgelerini de tamamen Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgelerine katıldığını konuşmuştuk.
Bunun büyük sebeplerinden biri ise Doğu Akdeniz’de keşfedilen petrol ve doğal gaz rezervleridir.
Türkiye, gün geçtikçe artan popülasyonu ve ekonomik gelişmelerinden dolayı iç talebini karşılamak için diğer ülkelerden önemli miktarda enerji ithal etmektedir.
Kıbrıs çevresi de dahil olmak üzere Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesi, Türkiye’nin enerji bağımlılığını azaltmak amacıyla bu kaynaklara erişim sağlama konusundaki ilgisini artırmıştır.
Bu yüzden de Türkiye dış politikasında ‘Mavi Vatan’ doktrinini daha fazla benimsemeye ve uygulamaya çalışmaya başlamıştır.
Geçtiğimiz yıllarda Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgelerin belirlenmesi, Kıbrıs Cumhuriyeti‘nin münhasır ekonomik bölgelerinde hidrokarbon arama faaliyetleri için uluslararası şirketlere lisans vermesiyle tartışmalı bir konu haline gelmiştir.
Türkiye, kıta sahanlığı iddialarına dayanarak Kıbrıs çevresindeki münhasır ekonomik bölgelerin önemli bölümlerinin Türkiye’ye ait olduğunu ileri sürerek bu iddialara itiraz etmiştir.
Bu sular üzerindeki kontrol, Türkiye’nin enerji çeşitlendirmesi ve güvenlik stratejisi için hayati önem taşıyan önemli hidrokarbon rezervlerine erişmesini sağlayacaktır.
Bu yüzden Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmasında münhasır ekonomik bölgelerin önemi göz ardı edilemez.
Kıbrıs sorununun çözümleri hakkında konuşulduğunda genelde toprak ve mal sorunu, ya da Türk vatandaşlarının Kıbrıs’taki durumu gibi konular üzerinde duruluyor; ancak münhasır ekonomik bölge konuları hep geri plana atılıyor.
Türkiye’nin şu anki iktidarının dış politikasını izlediğinizde, ‘Mavi Vatan’ın onlar için ne kadar önemli bir tez olduğunu görebilirsiniz.
Türkiye şu an adanın kuzeyinde bulunduğu için Kıbrıs’ın kuzeyindeki münhasır ekonomik bölgelere erişebiliyor ve hak iddia edebiliyor.
Ancak Kıbrıs’ın tamamen ‘bağımsız’ olabilmesi ve Türkiye’nin, çözüm müzakerelerinde Kıbrıs’ın tamamen bağımsız olmasını kabul etmesi için Kıbrıs, kendi münhasır ekonomik bölgelerinden feragat etmek zorunda kalabilir, anlaşmazlıklar yaşanabilir, bu da Türkiye ile olan gerginliklerin daha da tırmanmasına sebebiyet verebilir, Doğu Akdeniz bölgesinde yeni istikrarsızlıklara yol açabilir.
Ama tüm bunların önüne geçebilmek için aslında önümüzde çok basit bir çözüm var: Kıbrıs dahil Doğu Akdeniz, özellikle güneş ve rüzgâr gücünden yenilenebilir enerji üretimi için önemli bir potansiyele sahiptir.
Bu potansiyelin değerlendirilmesi, fosil yakıt bağımlılığına sürdürülebilir bir alternatif sağlayabilir ve bölgesel enerji güvenliğine katkıda bulunabilir.
Yeşil siyaset ve yenilenebilir enerjiyi benimsemek, Kıbrıs sorunu konusunda iş birliği ve istikrarı daha fazla teşvik ederken, hidrokarbon arama ve münhasır ekonomik bölgeler üzerindeki iddialarla ilişkili jeopolitik gerginlikleri azaltmaya katkı sağlayabilir.
Ayrıca bu değişim, karbonsuzlaştırma ve sürdürülebilir kalkınmaya yönelik küresel eğilimlerle uyumlu olup, enerji güvenliğine uzun vadeli bir çözüm sunmaktadır.
Kıbrıs sorununda kalıcı bir çözüme ulaşılabilmesi için, münhasır ekonomik bölgeler ve enerji kaynakları konusunun siyasiler tarafından olması gerektiği gibi halk tarafından da daha fazla konuşulması ve tartışılması gerekmektedir.
Kıbrıs’taki olası bir çözüm sürecinde münhasır ekonomik bölgelerin göz ardı edilmesi, anlaşmazlığın devam etmesi riskini taşır, kapsamlı ve kalıcı bir çözümü daha uzak hale getirir.
Denizcilikle ilgili bu iddiaları doğrudan ele almak ve aynı zamanda yeşil enerjiye odaklanmak, ilgili tüm taraflar için barışçıl bir gelecek için en iyi umudu sunar.