Köşe Yazarlarımız

Cezaevinden Vip’e…




Siyasal konjonktüre göre farklılaşan yargı kararlarıyla kendi ayak izimizde dönüp durduk. 19 yıl önce ile bugün arasında zaman hiç geçmemiş gibi…

14 Haziran 2004 tarihli Milliyet gazetesinin ilk sayfasında, göbekte dört sütuna bir başlığa rastladım:

“Cezaevinden Vip’e…”

Haber ilgimi çekti…

Meğer Leyla Zana ve arkadaşları hapisten çıktıktan hemen sonra THY ile Diyarbakır’a giderken eski milletvekili sıfatıyla VIP salonunu kullanmışlar.

***

Basın Tarihinde zaman zaman değindiğim Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak davası bizim yargı tarihimiz açısından yüz kızartıcı davalardan biridir.

On yıl boyunca hapis tutulan 4 milletvekili AİHM kararına rağmen serbest bırakılmamıştır.

***

2004 yılı, hep vurguladığım gibi AKP iktidarının AB reformları ile ilgili cicim aylarıdır.

Yer gök AB ile doludur… Avrupa Birliği yetkilileri peş peşe Ankara’yı ziyaret edip durmaktadır.

Belli başlı gündem maddelerinden biri de AİHM’in kararına rağmen içerde tutulmaya devam edilen DEP milletvekillerinin hukuksal durumudur.

Ankara görünürde AİHM kararına uyar gibi yapmış, şekilsel bir davadan sonra eski kararında hukuk dışı bir zihniyetle direnmiştir.

Evrensel hukukun yok sayılması ilgili çevrelerde büyük tepki çekmiştir.

***

AB ilişkileri siyasal iklimde etkinliğini arttırınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak’a ilişkin tebliğnamesini 7 Haziran 2004 günü tamamlama yoluna gitti.

Davayı görüşecek Yargıtay 9. Ceza Dairesi açısından bağlayıcılığı bulunmayan tebliğnamede, Ankara DGM’nin kararının “usulden” bozulmasını istedi.

Tebliğnamede, AİHM’in “askeri yargıcın varlığının DGM’lerin tarafsız ve bağımsız olmadığını gösterdiği” yolundaki kararından sonra yasa değişikliği ile DGM’lerdeki askeri yargıçların görevine son verildiği anımsatılarak, DGM’nin, “askeri yargıcın yer aldığı tüm işlemleri tekrarlaması gerektiği halde bunu yapmadığı” belirtilir.

***

Tebliğnamede özetle şöyle denir:

“Hükümlülerin yeniden sorgularının yapılması gerekirken, AİHM kararının okunması ve buna diyeceklerinin sorulmasıyla yetinilmesi yasaya aykırıdır. İlk duruşmada okunan tanık beyanları, basın açıklamaları, olay tutanakları ve kaset çözüm tutanaklarının yeniden yapılan duruşmada okunmaması, hükümlüler vekilinin isimlerini verdiği tanıkların dinlenmeleri gerekirken, reddine karar verilmesi ve buna rağmen, vekillerin bizzat duruşmaya getirdiği bazı tanıklar huzurda dinlendiği halde dokuz tanığın dinlenmemesi yasaya aykırıdır.
Savunma, Zana, Doğan ve Dicle’nin çeşitli tarihlerde PKK’nın desteklenmesi yönünde yaptıkları konuşmalara ilişkin teyp ve video kasetlerinin yeniden tarafsız bilirkişiler tarafından çözümlenmesini istemiştir. Çözümleri yapanların tarafsızlığı konusundaki kuşkunun giderilmesi için bu talebin kabulü gerekirken reddedilmesi usul eksikliğidir.”

***

DEP eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak, 10 yıl 3 ay 8 gün cezaevinde “tutuklu” kaldıktan sonra Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararıyla 9 Haziran günü tahliye edilirler.

13 Haziran’da da Güneydoğu turuna çıkarlar.

Milliyet gazetesinin ilk sayfasındaki haber de bu seyahatle ilgilidir.

***

Kronolojik olarak süreci incelerken ilginç demeçlere de rastladım.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şöyle diyordu:

“Yasal düzenlemeler noktasında yürütme ve yasama organına, AB uyum paketleri noktasında son hazırlıklar da yapıldı.
DGM’lerin kaldırılması bu zemini hazırlamış oldu diye düşünüyorum. Biz ülkemizde tüm vatandaşlarımızı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görüyoruz. Bölgelerimiz arasında herhangi bir ayrım olamaz.”

Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise “Türkiye, ciddi demokratik sağlıklı zihniyet değişimi yaşıyor. Düzenlemelerin hedefi, Türkiye’yi daha demokratik hale getirmek. Bunun enstrümanı da AB’dir. Bu karar Türkiye’yi içte de dışta da rahatlatır” diyordu.

***

Bu arada dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tepkilidir…

8 Temmuz günü düzenlediği basın bilgilendirme toplantısında eski DEP milletvekillerinin durumu ile ilgili olarak şunları söyler:

“Mahkemeleri henüz tamamlanmamış olan eski DEP milletvekilleri tahliye olur olmaz bir parti başkanıyla birlikte siyasi amaçlı gezi düzenlemişler, mitinglerde resmi dil dışında konuşmuşlar, hatta bu konuşmalarının birinde bölücü terör örgütünün eylemlerini 6 ay daha durdurmalarını önerebilmişler, bir anlamda bürokrasideki tereddütten yararlanmışlardır.
Bu konulara ilişkin hukuki mevzuatın, idare tarafından uygulanmasında bazı eksikliklerin olduğu düşünülmektedir. TCK’nın 31. maddesini incelerseniz, bu tereddütlerle ne ifade ettiğimizi açıkça anlarsınız.”

Başbuğ’un gönderme yaptığı TCK’nın eski 31. maddesi “Beş seneden fazla ağır hapse mahkûmiyet müebbeden ve üç seneden beş seneye kadar ağır hapse mahkûmiyet hükmolunan cezaya müsavi bir müddetle, hidematı ammeden memnuiyeti müstelzimdir” der.

***

19 yıl sonra, 2023 yılının Haziran ortasına geldik.

Kürt Sorunu ağırlaşarak gündemdeki yerini koruyor.

Öyle ki hapiste olan Kürt siyasetçilerinin durumunu anlatabilmek için manşet bugün ancak tersten atılabilir:

“VİP’ten Cezaevine.”

Nitekim önceki gün kapatılma davası henüz devam ediyor olmasına rağmen “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP’nin Hazine yardımına tedbir konulması talebiyle AYM’ye başvuruda bulundu.”

***

Siyaset kurumu yüz yıl boyunca Cumhuriyet’i demokratikleştirmedi… Bu nedenle hiçbir zaman hukuk devleti olamadık.

Siyasal konjonktüre göre farklılaşan yargı kararlarıyla kendi ayak izimizde dönüp durduk.
19 yıl önceki gazetelerin haberlerine baktığınızda sanki o günle bugün arasında zaman hiç geçmemiş gibi…









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu