InstagramKöşe Yazarlarımız

Doris Salcedo




Gelin bugün bu coğrafyadan uzaklaşalım…
Atlantik’in ötesine; Kolombiya’ya gidelim.

Kolombiya, gerillalarla hükümetin çakıştığı, suç oranının çok yüksek olduğu ve gelirini ağırlıklı olarak uyuşturucu ticaretinden sağlayan bir ülke.

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren silahlı çatışmaların tırmanması ile 1964 yılında resmi olarak iç savaş ilan edilmiş ve o gün bugündür devam etmekte olan en uzun soluklu çatışmaların yaşanmaya devam ettiği bir yer.

Kökten sağcı paramiliter gruplar devlet güçleriyle iş birliği yaparken, Kolombiya ordusu insan ihlalleri ile ünlenirken şaşırmayacağınız üzere ABD’nin çok uluslu şirketleri bu çatışmaları desteklemiş ve desteklemeye devam ediyor.

50 milyonluk ülkenin 9 milyonu ülke içinde yer değişmek zorunda kalmış. Düşünsenize neredeyse her 5 insandan 1’i yer değişmiş. On binlerce insan kaybolmuş.

İşte bu ülkeden çıkan harika bir sanatçı var.
Adı Doris Salcedo.

1958 Bogota doğumlu siyasi bir kadın sanatçıdır Doris Salcedo. Halen Kolombiya’da yaşanan bu sosyal ve siyasi durumu çok etkileyici görsel sanat eserleriyle anlatıyor.

Kendi deyimi ile “Kolombiya’da yaşamak facianın ortasında yaşamaktır” diyor 2022 yılında Klaus Biesenbach ile yaptığı bir röportajda.

Ve “Yaptığım işler hep bir ağıttır, yas tutma üzerinedir” diyor. Ama o kadar etkileyici işler ki, şiddetle bakmanızı öneririm.

Mesela iç savaş sırasında kaybolan insanlara ait mobilyalardan heykeller yaptı.

Masaları ters çevirdi ve çimento ile kapladı. İnsan dokularını sembolize eden işlerini tıbbi ipliklerle işledi ve duvara iliştirdi.

İşleri Kolombiya gerçekliğini tüm çıplaklığıyla sergiliyor.

Charles Merewether’in söylediği gibi “Salcedo kayıplarla yaratılmak istenen etkiye, yani hafızanın doldurulmasına karşı çıkar, çünkü yas tutanlar sevdiklerinin ölüsünden, ziyaret edecekleri bir mezardan, hatta onun kesin olarak öldüğü bilgisinden yoksundurlar

Hele bir de bu işler oralardan çıkıp dünyanın başka bir yere yerleştirilince ve iş ile mekân birleşince eserlerin gücü daha da artıyor.

1999 yılında İz (Trace) isimli Liverpool Çağdaş Sanat Bienali kapsamında gerçekleştirilen uluslararası sanat etkinliğinde Küratör Anthony Bond, Salcedo’nun işini Anglikan Katedrali‘ne yerleştirir.

Burayı seçmesi tesadüf değildir.

Bu Katedral, Eduardo Galeano’nun Latin Amerika’nın büyük bölümünde kolektif siyasi hafızayı şiddetle bastırma girişimlerinden kurtaran yazılarının görsel muadili olarak görülüyor.

Çağdaş Sanat: Bir Tarihçe kitabında Julian Stallabrass, “Bu tür bileşimlerde mekan ile eserin birbirini güçlendirmesi amaçlanır, kültürleri verimli biçimde bir araya getirmek, düşünceyi kışkırtmak, başka tarihlere ve kültürlere yönelik derin bir bakış kazandırmak umulur” demiş ve şöyle eklemiş; “Bir katedrale mezar taşları yerleştirilmesinde aykırı bir taraf olmamasına rağmen, buradaki kombinasyonda bir zıtlık hissediliyordu zira Salcedo’nun kullandığı ritüel hafıza formları, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi dikilmiş bir binada Anglikanizm’in sessiz hayaletiyle çatışıyordu

Çok değerli buluyorum siyasi mesajlar içeren sanat çalışmalarını ve bu tür yaratıcı yerleştirmeleri.

Belki bunun sebebi içinde bulunduğumuz adanın hallerindendir, belki benim geçmişte siyasetle daha içli dışlı olmamdan kaynaklıdır. Kim bilir, belki de biraz biraz hepsidir.

Sebebi her ne ise o; çağdaş sanatın anlatımları inanılmaz etkileyici gelir bana. Bu olmalı sanat derim diğer işleri küçümsemeden.









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu