Avrupa Parlamentosu‘nun (AP) Kıbrıslıtürk üyesi Niyazi Kızılyürek, federalist sivil toplum kuruluşları ve sol partilerin mutlaka AP seçimlerine girmesi gerektiğini vurgulayarak, Avrupa Birliği (AB) vatandaşı Kıbrıslıtürkler‘in de seçimlere kitlesel olarak katılması gerektiğini söyledi
AP Milletvekili Kızılyürek’ten önemli çağrı;
“Çağrı yapıyorum. Siyasi partileri davet ediyorum” diyen Kızılyürek, AB vatandaşı Kıbrıslıtürkler’in AP seçimlerine kitlesel olarak katılması gerektiğini söyledi.
Kızılyürek, “Bütün federalist sivil toplum kuruluşları, sol partiler mutlaka seçime girmelidir. Parlamentoya birkaç Kıbrıslı Türk vekil sokmak imkansız değil. Siyasi haklarını sonuna kadar kullanmalıdırlar. Gerekirse ittifak yapın. Ama sizin kitlesel katılımınız önemlidir. Ölü toprağını üzerimizden atmalıyız” dedi.
Kahvecioğlu yazdı: İyi ki oralarda Niyazi Kızılyürek var…
Kızılyürek’in ifadelerini köşesine taşıyan “ahvalnews” yazarı Hasan Kahvecioğlu’nun yazısı şu şekilde;
Strazburg’ta, Avrupa Parlamentosu’nda (AP) kürsüde bir “Kıbrıslı Türk” konuşuyor…
Arkasında “mavi”nin ağır bastığı, sıra sıra bayraklarla oluşturulmuş görkemli bir tablo…
İnsanın “güzel günler göreceğiz çocuklar, motorları maviliklere süreceğiz” diyesi geliyor…
Ama; ne güzel günler kapıda, ne de birinin buralara “motorları sürmeye” niyeti var…
Ankara’nın ve Sayın Tatar’ın “ayrılıkçı” politikaları, Kıbrıslı Türkleri günden güne Avrupa’dan koparmaya yönelmişken, gene de bu toplumun “sesi” bir yolunu bulup, bu kürsüden dünyaya yayılıyor…
Avrupa Parlamentosu’nda “Sol Grup” üyesi Niyazi Kızılyürek, yalnızca bir “Kıbrıslı Türk” değil… Onun ötesinde, bir dünyalı, çok dilli Avrupalı bir entellektüel…
Kürsüde, aşırı sağın Avrupa’daki yükselişine, tarihten “kod”larla milliyetçiliğin Avrupa’yı tehdit ettiğine değinirken salon pür dikkat kesiliyor…
Bir başka konuşmasında ise “kültürel miras”ın savaşlarla yok edilişini ele alıyor, Putin’e “savaşı durdur” çağrısı yapıyor, AB’nin “harekete geçmesini” talep ediyor.
Ve tüm bu “global” konuların yanında, bizim küçücük toplumuzun meselelerine de inanılmaz bir sahiplenmeyle el atıyor…
Yalnızca “kürsü”de değil, AB Komisyonu’nun kapılarını aşındırarak, Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarını zorlayarak işleri “takip” ediyor ve ciddi sonuçlar alıyor…
Niyazi ile parlamentodaki mütevazı odasında uzunca bir söyleşi yaptım…
Söze, AB-TC ilişkilerinden başladık. Diyor ki:
“Türk-AB ilişkilerinde pozitif ajandaya inanıyorum. Bu ilişkilerin gelişmesini, hem Türkiye hem AB açısından çok önemsiyorum. Ama aynı şekilde ben; Osman Kavala ile Salahattin Demirtaş’ı da özgür insanlar olarak hapiste değil, sokakta görmek istiyorum.”
Tabii TC’nin AB ile ve Avrupa Parlamentosu ile ilişkileri bu günlerde oldukça soğuk… KKTC makamları da “iki devlet” hayali yüzünden AB’nin Kıbrıs’taki makamları ile çatışıyor, tatsızlık çıkarıyor, milyonlarca Euro ile yapılan yatırımları riske atıyor…
“Doğrudur” diyor Niyazi Kızılyürek, “AB’nin mali yardımlarının amacı, tüzükte net olarak belirtilmiştir. Kıbrıs’ın birleşmesine, iki toplum arasındaki ilişkilerin gelişmesine, Kıbrıs Türk toplumunun AB’ye yakınlaştırılmasına yöneliktir. Bu yüzden iki devleti savunanların bu konuda söz söylemeye hakları yoktur. Ancak bu siyaset yüzünden yardımın kesilmesi, AP koridorlarında seslendirilmeye başlandı…”
Nitekim biz bu “olasılığı” konuşurken, bir de baktık ki aşırı sağcı vekillerin oluşturduğu “Kimlik ve Demokrasi” grubu “Kıbrıs Türk toplumuna yapılacak mali yardım” kaleminin bütçeden çıkarılmasını önermiş. Elle yapılan genel kurul oylamasında öneri reddedildi ama “tehlike” ilk işaretini verdi…
Dedim ki “Peki sen buralarda olmasan, siyasal ilişkilerin, temasların, uyarıların, lobi çabaların olmasa bu engellenebilir miydi?
Niyazi Kızılyürek, söylemek istemiyor ama, bir AP vekili olarak hellim konusunun sonuçlanmasından, zeytinyağı ve 5 yeni ihraç ürününün Yeşilhat Tüzüğü’ne dahil edilmesinden, Covid döneminde aşı temininden, acil sağlık yardımından, Kıbrıslı Türk gençlerin yurt dışına seyahat edebilmelerine kadar bir dizi “sorun”un çözümüne büyük katkı koyduğu ortada…
Şimdi önünde iki ciddi konu daha bulunuyor: Anastasiades’in, Crans Montana’dan hemen sonra iptal ettiği “Ad- Hoc” Komite’nin yeniden çalışmaya başlaması ve “Kıbrıslı olmayanlarla Kıbrıslı Türklerin yaptığı evlilikler”…
Her iki konuda da hem Komisyon hem de dar görüşlü Rum elitlerle uğraşacak…
Tabii, Rum tarafı “iki devlet” talebini gerekçe göstererek Kıbrıslı Türkler’in AB ile “temas”ını en aza indirmeye çoktan meyilli… Kızılyürek’e bunu da soruyorum…
Diyor ki: “AB bütçesinde, Kıbrıslı Türklere yapılacak mali yardımda 40 milyon Euro civarında bir kesinti yapılmak istenmişti. Hem Komisyon hem de Kıbrıs Cumhuriyeti makamlarıyla yaptığım görüşmeler sonucu bunu önledik…”
Daha başka “sürpriz”lerle de uğraştı Niyazi Kızılyürek…
Raflarda bekleyen “Doğrudan Ticaret Tüzüğü”nü, Rum tarafı ansızın çöpe göndermeye çalışmış… Büyük çabalar sonucu şimdilik tüzük “kurtarıldı” ve yeniden “askı”daki yerine kondu.
Niyazi Kızılyürek AB kurumlarında “yakın takip” yapılmazsa pek çok “kazanılmış hakkın” da tehlikeye girebileceğine dikkatimizi çekiyor.
Ve sıra geliyor “Ne yapılmalı?” sorusuna…
Niyazi Kızılyürek şöyle diyor:
“AB Komisyonu nezdinde talepkâr olmamız lazım. Lobi yapmalı, siyasi etkimizi ortaya koymalıyız. Komisyonla temas kuran bir siyasal partimiz yok. Kıbrıs Rum makamları ile de konuşmuyoruz.”
Devam ediyor:
“Çağrı yapıyorum… Siyasi partileri davet ediyorum… AB vatandaşı Kıbrıslı Türkler AP seçimlerine kitlesel olarak katılmalıdır. Bütün federalist sivil toplum kuruluşları, sol partiler mutlaka seçime girmelidir. Parlamentoya birkaç Kıbrıslı Türk vekil sokmak imkansız değil. Siyasi haklarını sonuna kadar kullanmalıdırlar. Gerekirse ittifak yapın. Ama sizin kitlesel katılımınız önemlidir. Ölü toprağını üzerimizden atmalıyız.”
Seçimlerde oy kullanmanın kolaylaştırılması için Komisyon’la temas halinde olduğunu anlatan Kızılyürek, pratik engellerin ortadan kaldırılacağını umuyor.
Ne diyeyim? İyi ki oralarda Niyazi Kızılyürek var…