EkonomiGenelInstagramKıbrısManşetSiyaset

Ersoy: Tarım ve hayvancılıkta ölçeği kooperatifçilik yoluyla büyütmeliyiz!




Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin kooperatifçiliği kendilerinin de dillendirmesi ve savunması gerektiğini, aksi takdirde batacaklarını söyledi

Ersoy: Eylemde toplumsal derde değil herkes kendi derdine bakıyor

Kıbrıs Postası’nda, Erçin Şahmaran’ın sorularını yanıtlayarak gündemi değerlendiren Ersoy, hayvancıların Bakanlık önünde yaptıkları eylemle ilgili resmin bütününe bakmaya çalıştıklarından bahsederek, yaşanan krizin ilk defa yaşanmadığına değindi.

Sürece bakıldığında bütün öznelerin durduğu yerden ve tuttuğu kadarıyla konuşmaya çalıştığını, toplumsal derde değil herkesin kendi derdine baktığını kaydeden Ersoy, Bağımsızlık Yolu olarak eyleme destek açıklamadıklarını ama temsili olarak eylemde bulunduklarını belirtti, girdi maaliyetlerinden birinin elektrik olduğunun altını çizdi.

Ersoy, eylemde elektriğin sadece hayvancılıkla ilgili değil çiftçi ve bütün üretim maaliyetleriyle ilgili bir girdi maaliyeti olduğunu ve kamucu bir elektrik anlayışının giderlerin aşağıya çekilebileceğini vurgulamak için orada bulunduklarını aktardı.

Daha önce eylemcilere ziyarette bulunduklarını ve bu sorunu yapısal olarak nasıl çözüleceğini anlattıklarını belirten Ersoy, eylemde esas meselenin ucuz etin nasıl üretileceği, tüketiciye nasıl ulaştırılacağı ve üreticinin geçimini nasıl sağlayacağı olması gerekirken “bu rezalet hükümeti devirelim” olduğunu söyledi.

Ersoy, eylemsel süreci ortak taleplerden ve siyasetten koparıp “hükümet gitsin” noktasına getirenlere “Gelen hükümet nasıl bir tarım hayvancılık politikası yapmalı, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda nasıl politikalar izleyecek?” sorusunu yöneltti.

“Kamucu bir bakışla tarım ve hayvancılık politikası geliştirmemiz lazım”

Palyatif ve günlük çözümlerden uzak durulması gerektiğini ifade eden Ersoy, temelde sistemsel bir sorun olduğunu ve sorunu masaya yatırıp madde madde nasıl çözüleceği konuşulmadığı sürece krizlerin tekrardan yaşanacağını kaydetti.

Devletin etin pahalılığına taban fiyat getirmesini ve kasapların isyanına “ithal et getirelim” çözümünü palyatif çözüme örnek olarak gösterdi.

Ersoy, eylemde halkın nasıl ucuza et alacağının konuşulmadığını belirterek, eylemlilik sürecine girildiğinde halkı arkasına alamayan bir eylemin altının boş olduğunu söyledi.

Mevcut tarım ve hayvancılık politikasızlığına çözüm bulunması gerektiğini ifade eden Ersoy, “Kamucu bir bakışla tarım ve hayvancılık politikası geliştirmemiz lazım. Bu şekilde sorun yapısal olarak çözülebilir” dedi.

Ersoy, hükümetin kulağa hoş duyulan “gariban da ete ulaşabilecek” söylemine de eleştiride bulunarak, gerçekten dar gelirli bir insanın sağlıklı beslenebilmesi için et getirilecekse neden bir ayla sınırlı olduğunu sordu.

“Ya yalan söylüyorsunuz bu et sürekli gelecek ya da gerçekten böyle bir niyetiniz yok” diyen Ersoy, getirilecek donmuş ithal etlerin piyasayı asla düzenlemeyeceğini ifade etti, sınırlı getirilecek ithal ete dar gelirlinin ulaşıp ulaşamayacağının da meçhul olduğunu, gelecek olan etin nereden geleceğinin de hala belirsiz olduğunu kaydetti.

“AKSA’ya olan bağlılık elektrik zammına yol açıyor ve et fiyatlarını etkiliyor”

Ortaya koyulan verilere bakıldığı zaman girdi maaliyetlerinin görüldüğünden bahseden Ersoy, girdi maaliyetlerini yem, elektrik ve mazot olarak açıkladı.

Yemin çoğunluğunun ithal olduğundan bahsederek; bunun nedeninin bütünlüklü tarımsal politikaların eksikliğinden dolayı verimli tarım arazilerinin inşaat sermayesinin talanı altında olması olduğunu aktaran Ersoy, işin kökünün tarımda başladığını belirtti.

Ersoy, elektrikte son dört yıldır kamu özel ortaklığı denilen bir enerji modeliyle üretim yapılmaya çalışıldığına değinerek, bütün verilerin AKSA ile beraber üretim yapmanın üretim maaliyetlerini bir buçuk kat artırdığını ortaya koyduğunu vurguladı.

AKSA’ya olan bağımlığın yatırım yapılmasını engellediğini ve sürekli elektrik maaliyetlerine zam yapılmasına neden olduğunu belirten Ersoy, elektrik zammının bütün enflasyonist sistemi ve et fiyatlarını etkilediğini söyledi.

“Akaryakıt üretimin yapı taşıdır”

Ersoy, akaryakıt ile ilgili soruna değinerek akaryakıtın en yüksek ithalat kalemi olduğunu ifade etti.

Akaryakıt ithalatının son dört yılda giderek artığını ve bunun kontrolünü iki tane akaryakıt firmasının elinde olduğuna dikkat çeken Ersoy, 8 haftada 8 kere zam yaptıklarını ve devletin buna müdahale edemediğini kaydetti.

Ortada bütün toplumun çıkarları ve iki şirketin çıkarlarının çakıştığı bir durum olduğunu söyleyen Ersoy, devletin dengeyi sağlamak için akaryakıtı kendisinin getirmesi gerektiğini, akaryakıtın üretimin yapı taşı olduğunu belirtti.

Ersoy, kamu politikalara geçilmesinin öneminden bahsederek, ancak kamucu ve planlı bir ekonomide ihtiyaçların nasıl karşılanacağını ve paydaşların nasıl kendi hakkını alabileceğini konuşulabileceğini aktardı, serbest piyasada herkesin günübirlik ve kendi karının peşinden koştuğunu anlattı.

“AKSA’nın sözleşmesinin feshedilmesi bütün ekonomiyi de etkileyecek”

Ersoy, AKSA’nın süreç içerisinde toplumun sırtından milyar dolarlar kaldırdığını söyleyerek, iletim, dağıtım hatlarına ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapılması gerektiğini fakat AKSA halkın sırtında bir kambur gibi olduğu sürece bu alanlara hamlede bulunulamadığını ifade etti.

Ersoy, AKSA’nın sözleşmesinin feshedilmesi gerektiğini söyleyerek, bunun elektrik maaliyetlerini aşağıya çekeceğinden ve sadece et fiyatlarını değil bütün ekonomiyi etkileyeceğinden bahsetti.

“Tarım ve hayvancılıkta ölçeği kooperatifçilik yoluyla büyütmeliyiz”

Verimli tarım arazilerinin korunması gerektiğini ifade eden Ersoy, mevcut üretim tarzında çiftçiliğin ve hayvancılığın verimli olmadığını ortaya koydu.

Hayvancıların kendi içerisinde büyüğü ve küçüğü olduğundan bahseden Ersoy, teşviklerin çoğunun beş tane büyüye gittiğini aktardı, küçükbaş hayvancılık yapanların ellerinde çok fazla hayvan tutmadığını, hayvancıların yarısının ellerinde 10 ila 50 arasında hayvan tutanlar olduğunu söyledi.

Ersoy, ellerinde 500’den fazla hayvan tutanların teşviklerin yarısını aldığını, geriye kalan teşviklerin ise küçük üreticiler arasında paylaştırıldığını kaydetti, çözüm olarak tarımda ve hayvancılıkta küçük ölçekli üretimi bırakarak verimi artırabilmek için ölçeğin büyütülmesi ve bunun kooperatifçilik yoluyla yapılması gerektiğini vurguladı.

Kooperatifçiliğin dağıtım ve satışla da desteklenmesi gerektiğini anlatan Ersoy, devletin verdiği bütün teşvikleri de kooperatifleşme şartına bağlanması gerektiğini kaydetti, “Toplumun çıkarını gözetmeyene toplum teşvik vermek zorunda değil” dedi.

Küçük işletmelerin bir araya gelmesinin öneminden bahseden Ersoy, küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin kooperatifçiliği kendilerinin de dillendirmesi ve savunması gerektiğini, aksi takdirde batacaklarını söyledi.

Veteriner Hekimler Birliği’nin yaptığı açıklamadan da bahseden Ersoy, 4 buçuk milyon dolar değerinde küçükbaş hayvanın doğumdan sonra bir haftada telef olduğunu ve bunun önüne koruyucu hekimlikle geçilebileceğini açıkladığını hatırlattı.

Ersoy, bunun yapılması gerektiğini belirterek hayvanların yüzde 80’inin korunabileceğini ve üretimi artıracağından bahsederek, planlama ve teknolojik yatırım yapılması gerektiğini, bunların kamucu bir perspektifle yapıldığı zaman hayatı ucuzlaştıracağını ve geleceği kurtaracağını ifade etti.

“Her metre küp suya ve her metre kare toprağa canımız gibi bakmalıyız”

Ersoy, verimli tarım arazilerinin yanına yurt yapıldığı için solar panel kurma kotasının dolduğunu ve üreticinin bunu kuramadığından bahsederek, iklim krizinin hakim olduğu bu zamanlarda her metrekare toprağa ve her metreküp suya can gibi bakılması gerektiğini aktardı.

Haspolat’ta bulunan tarım için kullanılabilir su kaynağının kamu tarafından ıslah edilmesi ve bir proje oluşturulması gerektiğini belirten Ersoy, hala orada hiçbir şey yapılmadan durulduğundan bahsetti.

Ersoy, Bağımsızlık Yolu olarak, planlı kamucu kooperatifçiliğe dayalı ölçeğin büyüdüğü bir tarım hayvancılık politikasını savunduklarını belirterek, enerjide, akaryakıtta ve hayatın geriye kalan alanlarında kamucu politikalarla hayatın ucuzlatılabileceğini ifade etti.

Ersoy, herkesin kendi çıkarlarına göre davrannığını belirterek, Bağımsızlık Yolu’nun toplumun çıkarlarına yönelik pozisyon aldığını söyledi, akamlara bakıldığında sermayenin büyüdüğünün, pastadan büyük payı kopardığının geriye kalanların ise geriye gittiğinin görüldüğünü kaydetti..

“Emeğin iktidarını kurmak istiyoruz”

Tek bir seçimin toplumsal düzeni değiştiremeyeceğini ifade eden Ersoy, seçimin sadece toplumsal düzenlemenin bir parçası olduğunu, gereğinden fazla anlam yüklenmenin gerekmediğini söyledi.

Bağımsızlık Yolu muhalefeti eleştirirken “niye Meclis’ten çıkmıyorsunuz” diye değil neden halktan yana muhalefet yapmıyorsunuz diye eleştirdiklerini aktaran Ersoy, halktan muhalefetin somut öneri verebildiğini söyledi.

Bağımsızlık Yolu’nun “hükümete değil muhalefete talibiz” sözünü de açıklayan Ersoy, hükümet olmanın iktidar yapmayacağını söyledi.

Ersoy, ulaşım, enerji sağlık gibi farklı farklı noktalarda iktidar odağı olan hükümetten daha güçlü sermaye grupları olduğundan bahsederek, sermaye hangi kararı vermek isterse o kararı aldırttığını vurguladı.

Ersoy, istikrarlı bir şekilde sermayeye hizmet eden, emekçi kesimlerin aleyhine çalışan politikalar olduğunu belirterek, hükümetler gelip geçtiğinde politikaların değişmemesinden zaten iktidarın da değişmediğinin anlaşıldığına dikkat çekti.

Ersoy, Bağımsızlık Yolu’nun hükümet olmayı hedef olarak koyup ondan sonra hükümette kalabilmek için gerçek iktidar odaklarına taviz verecek pozisyona geçip kendi kendini kandırmadığını söyledi.

Halka gerçek iktidarın kim olduğunu, kararları kimin verdiğini aktararak Bağımsızlık Yolu’nun Meclis’te sokakta veya hükümette muhalefet edeceği kesimlerin iktidar odakları olduğunu ve elinde bulundurdukları gücü halkı da içerisine katarak gerçek iktidar odaklarına karşı muhalefet etmek için kullanacaklarını söyleyen Ersoy, emeğin iktidarını kurmak istediklerini belirtti.

“Yapısal bir çözüm için mücadele edilmediği sürece aynı sistem devam edecek”

Ersoy, bütün konuların yapısal ve sistemsel konuşulması gerektiğini ifade ederek, geriye kalan konuşmaların sadece halkın kulağına hoş duyulsun diye yapıldığını söyledi.

Yapısal bir çözüm için mücadele edilmediği ve bir yerden dönüştürmeye başlanmadığı sürece aynı sistemin devam edeceğinin altını çizen Ersoy, ithal et getirilme süresi bir ayı aşarsa küçük üreticinin batacağını, fiyatların tekrar yükseleceğini ve batan küçük üreticiyi büyüklerin yutacağını veya inşaat sermayesinin tarım arazilerini kapacağını aktardı.

Ersoy, ZMO’nın ve VHB’nin teknik ve teorik bilgisinden faydalanılması gerektiğini, demokratik kitle örgütlerinin ne yapılması gerektiğini söylediğini fakat hükümetin kulak asmadığını ifade ederek, bunları göz önünde bulundurarak merkezi ve planlı bir şekilde yukarı çıkarıp, geleceğin kurtarılabileceğini kaydetti.

“Adanın birleşmesine ve Kıbrıslı Türklerin siyasal eşitliğine dayalı tek çözüm federasyondan geçiyor”

Ersoy, Kıbrıslı Türk halkının çıkarının siyasal eşitliğe dayalı, uluslararası bir toplumun parçası olarak kendi özgün kimliğiyle siyasal bir varlık olarak var olması olduğunu ve tarihsel çıkarının federasyonda yattığını açıkladı.

Hem adanın birleştirilmesini hem de Kıbrıslı Elenlerin ve Kıbrıslı Türklerin siyasal eşitliğine dayalı olacak şekilde birleşmeyi desteklediklerini söyleyen Ersoy, iki tane halkın varlığının nesnel olarak görüldüğünü, siyasal eşitliğin çok meşru bir talep olduğunu ve dünyaya bağlanmanın federasyon dışında başka bir yolu olmadığını anlattı.

“İki eşit egemen devlet” diyen Ersin Tatar’ın kendisinin kendi tezinin altını doldurmadığını ifade eden Ersoy, görev süresinin dördüncü yılını dolduran Tatar’ın kktc’yi tanıtmak için hiçbir şey yapmadığını belirtti, “Ersin Bey kktc’yi tanıtacaksa buyursun tanıtsın, ikna edilmesi gereken biz değiliz” dedi.

Ersoy,  kendilerinin federasyonu savunmasının Kıbrıslı Elen toplumunun federasyona hazır olduğu anlamını taşımadığı noktasına değindi, masadan kaçanların Hristodulidis ve Anastasiadis olduğundan bahsetti.

‘Sorun sadece Ersin Tatar ve Türkiye’dir onlar aradan çekilse her şey hallolur’ yanılsamasına girilmemesi gerektiğini ifade eden Ersoy, Ersin Tatar’ın seçilmesine en çok sevinenin Anastasiadis olduğunu hatırlattı.

Ersoy, Kıbrıslı Elen milliyetçiliğini reddederek değil kabul ederek bunun aşılması için Kıbrıslı Elen toplumuyla iletişim kurulması gerektiğini söyledi, Kıbrıslı Türklerin siyasal varlığı ve eşitliğini liderlerinin kabul etmediğini ve kabul edilmediği sürece de Kıbrıs sorununa çözüm bulunamayacağını onlara anlatmak gerektiğini kaydetti.

Emperyalizm boyutuna değinen Ersoy, Kıbrıs’tan kalkan uçakların Yemen’i vurduğunu ve istihbarat toplayarak İsrail ordusuna aktardığını ifade etti, “Birlikte yaşamanın yolunu bulamayıp birbirimize kırdırılmaya devam ettiğimiz sürece, ada batmayan bir uçak gemisi olarak kullanılmaya devam edilecek ve kalkan uçaklar yanı başımızdaki halkın soykırımında kullanılacak” dedi.

Ersoy, bağımsız Kıbrıs söyleminde başta İngiliz üsleri olmak üzere adadaki bütün yabancı askerlerin ülkeyi terk etmesi ve kendi halklarının kontrolünde olması gerektiğini kaydetti.









Başa dön tuşu