“Türkiye Yüzyılı”
1985 yılında, Meksika’nın başkenti Meksiko 8.0 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı, depremde 10 binden fazla insan hayatını kaybetti.
Meksika bundan gerekli dersleri çıkardı…
37 yıl sonra, bu kez 22 Eylül 2022’de 7.4 büyüklüğündeki depremde sadece 2 kişi yaşamını yitirdi. 10 kişi de yaralandı…
Şiddetli sarsıntıdan hasar gören bina sayısı 200 oldu…
xxx
7.8 büyüklüğündeki 1939 Erzincan Depremi’nde 32 bin 968 kişi hayatını kaybetti, 100 binden fazla kişi ise yaralandı.
116 bin 720 bina tamamen yıkıldı.
2023 Kahramanmaraş Depremi’nde daha şimdiden bilebildiğimiz insan kaybı Erzincan’ı çoktan aştı.
Türkiye, Meksika’nın tersine 84 yıl sonra deprem karşısında daha da acizleşen bir ülke oldu…
xxx
Depreme karşı hiçbir önlem almayan, deprem katliamının önünü açan seri katil kim?
Tabii ki kanlı “Siyaset-müteahhit-bürokrat” düzeni…
Sistem bu nedenle mantar gibi müteahhit üretiyor…
27 ülkenin üye olduğu Avrupa Birliği’ndeki toplam müteahhit sayısı 60 bin…
Türkiye’deki müteahhit sayısı 330 bin… Nerdeyse AB’nin 6 katı…
Türkiye ölçeğindeki Almanya’da ise sadece 3800 müteahhit var…
xxx
Daha önce de vurguladım, siyaset kurumunun baskısı nedeniyle bizde “siyasetin finansmanı” konusu hiç konuşulmaz….
Türkiye’de siyaseti müteahhitler finanse eder.
Siyasal iktidar da kamu ihalelerini yandaş müteahhide verir…
“Siyaset-müteahhit-bürokrat” üçlüsü bu ilişkinin mahsulüdür…
Sırf bu nedenle, 2002 yılında AB Standartlarında çıkarılan Kamu İhale Yasası, yandaş müteahhitlere uygun olarak 197 kez değişti.
Yasa, yandaş müteahhide kamu ihalesi vermek için her defasında tecavüze uğradı.
xxx
Daha önce Bakanlar Kurulu tarafından “riskli alan” ilan edilen yerlerin riski bir anda siyasal kararla kaldırıldı, müteahhidin emrine verildi. Bölgede en büyük can kayıpları riski yokmuş gibi imara açılan, müteahhide vurgun imkânı veren yerlerde yaşanıyor…
“Siyaset-müteahhit-bürokrat” üçgeninin rant çılgınlığı olmasa bu katliam yaşanmayacak, insanlarımız ölmeyecek, bu deprem faciaya dönüşmeyecekti.
Üstelik bunun kanıtı var…
Depremin yerle bir ettiği kentlerden biri olan Adıyaman’da çifte deprem 2 yapıya dokunamadı.
Bir tanesi Roma İmparatoru Septimius’un 1800 yıl önce yaptırttığı Cendere Köprüsü…
Diğeri de 2020 yılında inşaatına başlanan ve Eylül 2022’de açılan Kommagene Kültür Merkezi….
xxx
Kommagene Kültür Merkezi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından AB fonuyla, AB mevzuatına göre yapıldı.
Deprem o binada en küçük bir zarara yol açmadı.
AB mevzuatına göre yapılan binanın yıkılmayacağını Avrupalılar da biliyordu, Türkler de biliyordu. AB, buradaki insanı, buranın yönetiminden daha fazla düşündüğü için, parasını verdiği o binayı kendi mevzuatına göre yaptırdı.
O mevzuata göre yapılan binanın yıkılmayacağını hepiniz biliyordunuz, neden bütün binaları o mevzuata göre yaptırtmadınız?
Neden insanları korumayı amaçlayan AB kriterlerine uygun İhale Yasasını 197 kere değiştirdiniz?
O değişikliklerin her birinin insanların ölümüne yol açacağı gerçeğine, bu gerçeği bile bile neden hiç aldırmadınız?
Neden insanları para karşılığında öldürttünüz?
xxx
Türkiye bu gerçekleri yeni öğrenmiyor.
1939 yılındaki Erzincan Depremi sonrasında 4 Ocak 1940 tarihli Son Posta Gazetesi’nin manşeti şöyleydi:
“Felaketin büyümesine hileli inşaat sebep oldu, tetkik ediliyor.”
Gerçek o zamandan beri biliniyor.
84 yıl sonra bugün, görülmemiş ölçüde bir felakete yol açan ve sonuna gelmiş görünen çürümüş sistemi gözlerden kaçırmak için katliamın sorumluları olan siyasetçiler ve bürokratlar korunarak sadece müteahhitler tutuklanıyor…
Neden o müteahhitlere o binaları yapma imkanını kim tanıdı diye sormuyorsunuz?
xxx
21 yıldır iktidarda olan AKP lideri, birkaç ay önce Cumhuriyet’in yeni yüz yılını “Türkiye yüzyılı” ilan etmişti…
Dağa taşa “Türkiye yüzyılı” yazıldı…
Veterinerden Hukuk Fakültesi Dekanı, ilahiyatçıdan Mimarlık Fakültesi dekanı, okçudan AFAD yöneticisi, güreşçiden bankacı yapan siyasal iktidarın “Yeni Yüzyıl” palavrası da Maraş depremi ile enkaz altında kalanlar listesine dahil oldu…
Para için ölüm üretmekten kaçınmayan bu sistemi gözlerden saklamak için medet umulan propaganda ve algı operasyonu başlamadan bitti…
xxx
Paçaları sıkıştığı için Anayasayı çiğnemeyi akıllarından geçirerek “anayasa, ayet-i kerime” değildir diye gevezelik edenlere sormak lazım:
İnsanları para karşılığında öldürtmek “ayet-i kerime” mi ki siz bu sistemi inatla sürdürüyorsunuz?
Paradan ve iktidardan başka bir şey düşünmez misiniz?
Ayetlere o kadar meraklıysanız, “kul hakkından” söz eden ayetleri neden okumuyorsunuz?
“Ayetler” aklınıza sadece anayasayı çiğnemek istediğinizde mi geliyor?