InstagramKöşe Yazarlarımız

Beni bul anne…






Cumartesi Anneleri’nin AYM’nin iki kararına rağmen ancak beş sene sonra hukuksal bir zorbalığına hedef olmaması tabii ki sevindirici ama belli ki anayasal düzene, hukuk devletine dönüş için bir güvence olmaktan çok uzak.

Cumartesi Anneleri, 27 Mayıs 1995‘ten bu yana her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemleri düzenleyerek gözaltında kaybolan yakınlarını ya da faili meçhul siyasi cinayetlere kurban giden yakınlarının faillerini arıyor.

xxxxxxxx

27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburu’na bağlı askerler, Yüksekova’ya bağlı Ağaçlı köyüne geldi…

Rastgele seçilen 73 yaşındaki Abdülkerim Yurtseven’i, 18 yaşındaki Mikdat Özeken’i ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ı gözaltına alarak, askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburu’na götürdü… Ve o üç kişiden bir daha haber alınamadı.

xxxxxxxx

Cumartesi Anneleri bu hafta, 27 Ekim 1995 tarihinde gözaltında kaybedilen bu üç kişiyi aradı.

Ve çok uzun zamandan beri ilk kez polis engeline takılmadan, itilip kakılmadan, gaz yemeden, kelepçelenmeden, göz altına alınmadan bunu yapabildiler.

Toplanmaları, 25 Ağustos 2018 tarihinden beri o zamanki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu‘nun talimatıyla Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından engelleniyordu.

Hem de AYM’nin verdiği iki karara rağmen…

xxxxxxx

Anayasa Mahkemesi, bu kararlarından birinde “kaybolan kişilerin bulunması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması amacına yönelik oturma eylemi ve basın açıklaması yapmak istenilmesinin demokratik bir toplumda saygı ile karşılanması gerektiğine” dikkat çekmişti.

Diğerinde ise şöyle demiş

Somut olayda, gerçekleştirilmek istenen etkinliğin yaklaşık yirmi dört yıl boyunca belirli zaman ve yerde yapılması nedeniyle idarenin yapılması planlanan etkinlikten önceden bilgisi bulunduğu, buna karşın etkinliği otomatik olarak yasaklama yoluna gittiği tespit edilmiştir.

Buna göre somut olayda, bildirimin amacının anılan hakkın etkin bir şekilde kullanılması için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlamak olduğunun idarece gözetilmediği değerlendirilmiştir.

Ayrıca yasaklama kararında; kamu düzeninin bozulması veya bozulma tehlikesi olması ya da başkalarının haklarının korunması gerekliliği gibi zorlayıcı şartların ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır

xxxxxxx

Gene Anayasa Mahkemesi’nin “Barışçıl bir eylem söz konusu olduğunda ise idarenin -somut olayın koşullarına göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkin kullanımını sağlamaya yönelik pozitif yükümlülükleri gereği- toplantının gerçekleştirilmesi için tedbir alması gerekirken otomatik olarak yasaklama yoluna gittiği görülmüştür” demesine rağmen sürdürülen yasaklama ne oldu da kalktı, idare suç işlemekten vazgeçti?

Bunun kesin cevabını bilmiyoruz.

HEDEP Urfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya‘ya, 700’ncü haftadan bu yana Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eylemleri yasaklanan ve darp edilerek gözaltına alınan Cumartesi Anneleri ile ilgili soru sormuştu.

Bakan Yerlikaya, “Cumartesi Anneleri’nin yaşadığı mağduriyettir. En kısa zamanda sürede çözüm üreteceğiz” diye yanıtladı.

Bunun ilk sinyali sınırlı bir şekilde geçen hafta verilmişti, bu hafta AYM kararına tamamen uyuldu ve annelerin “demokratik toplumda saygı duyulması gereken” eylemlerine engel olunmadı.

xxxxxxx

Türkiye, bir Binbaşının gözaltına aldığı üç kişiyi rahatça kaybedebildiği bir ülke.

Anayasa Mahkemesi kararlarını yok sayan bakanların, mülki makamların ve yargı mensuplarının ülkesi.

Yeni İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, AYM Kararına uydu, demokratik bir toplumda olması gerekeni yaptı.

Eğer bu değişim hukuksal bir özenin adımı ise o zaman beş yıldır başta eski içişleri bakanının, kaymakamın ve anneleri taciz eden kolluk gücü amirlerinin yasalara uymadığını hatırlatmak lazım.

Bir yaptırım olacak mı acaba?

xxxxxxx

Tabii biliyorum bunlar çok safiyane sorular.

Çünkü Türkiye’de epeydir anayasaya, yasaya uyan bürokrat filan pek kalmadı.

O nedenle de ülke çürüyor, hatta çürümenin sonuna geldi.

Gelmese 5 Yargıtay üyesi Anayasa’nın 153. Maddesini yok sayar, bir de görevini yapan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunabilir miydi?

xxxxxxx

Devlet olmanın kuralları var…

Bir devlette bir binbaşı suçsuz insanları kaybedemez… Bir devlette bir içişleri bakanı Anayasa Mahkemes’inin emrine karşı gelemez… Bir devlette Yargıtay, Anayasaya uymayı reddedemez.

Bir devlette Yargıtay, Parlamentoya talimat veremez… Bir devlette, yönetim Anayasa’nın maddelerini çiğneme özgürlüğüne sahip olamaz.

Hukuk, devletin temelidir… Temeli çürüttüğünüzde devlet de çöker gider.

Geriye korkunç bir kaos kalır.

xxxxxxx

Bu kaosun ortasında Cumartesi Anneleri’nin AYM’nin iki kararına rağmen ancak beş sene sonra hukuksal bir zorbalığına hedef olmaması tabii ki sevindirici ama belli ki anayasal düzene, hukuk devletine dönüş için bir güvence olmaktan çok uzak.

Bugün böyle… Yarın ne olacak?

Ortada bir hukuk devleti, ciddiye alınan bir anayasa, herkesin uyduğu kurallar yoksa neden emin olacağız?

xxxxxxx

İnsanların acılar, endişeler içinde kıvrandığı ülkede gerçek olan hala Ahmet Kaya’nın sesinden dinlediğimiz beste:

“Camlar düştü yerlere

Elim elim kan içinde

Yanıma gel yanıma anne

İki yanımda iki polis

Ellerim kelepçede

Beni bul beni bul anne”

Önce insanlar, sonra devlet kayboldu.

Eğer devletin bir sesi olsa o da şimdi inlerdi:

“Beni bul anne, beni bul.”









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu