InstagramKöşe Yazarlarımız

Avrupa Parlamento Seçimler, Ertuğruloğlu ve Kızılyürek






“Kızılyürek’in KKTC topraklarında yürüttüğü seçim kampanyasına itibar edilmemelidir” diye buyurmuş Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu.

Ne iyi etmiş de yapmış bu açıklamayı; keşke arkadaşları, çıkardaşları da konuşsalar 9 Haziran 2024 tarihinde yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri hakkında.

Çünkü içinde bulunduğumuz dönemde, bu seçimlerin toplumun gündemine gelmesine ve Kıbrıs Türk toplumunun çıkarlarının Avrupa Birliği nezdinde temsil edilmesine her zamandan daha çok ihtiyacımız var.

Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler…

Ertuğruloğlu açıklamasında Kızılyürek’i “Kıbrıs Rum yönetiminin halkımıza bir ‘lütuf’ olarak sunacağı ‘merhamet kırıntılarından’ beslenmekle,” Avrupa Birliği’ni de “Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin yörüngesinden” çıkmamakla ve onların çıkarlarına hizmet etmekle suçluyor.

Öncelikle böyle bir “lütuf” söz konusu değildir. Her Avrupa Birliği vatandaşı gibi, Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği/pasaportu taşıyan her Kıbrıslı Türkün Avrupa Parlamentosuna seçme ve seçilme hakkı vardır.

Evrensen insan hakları ve AB hukuğu karşısında suçlu duruma düşmemek için, Kıbrıs Cumhuriyeti dileyen Kıbrıs Türk kökenli vatandaşlarının bu haktan faydalanmasını sağlamak zorundadır.

Yani “merhamet” göstergesi de değildir bu. Ertuğruloğlu’nun aksine, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bugüne kadar Kıbrıs Türk toplumuna karşı merhametli veya iyi niyetli tavırlar sergilediğini de düşünmüyorum şahsen.

“Avrupa Parlamentosu seçimleri için yeniden aday olan Niyazi Kızılyürek, nasıl ve nereden aday olup seçim kazanmış olduğunu unutmuş olacak ki, ülkemizde de seçim propagandası yürütme gayretine girmiştir” diyor Ertuğruloğlu. Benzer bir kampanya 2019 yılında da yürütülmüştü Kıbrıs’ın kuzeyinde. Ama haklıdır, büyük ölçüde Kıbrıslı Rumlar’ın oylarıyla seçilmişti o zaman Kızılyürek.

Ancak bu seçim döneminde iki önemli fark olduğunu düşünüyorum ben. Birincisi, Kızılyürek geçtiğimiz beş yılda Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs Türk toplumunun haklarını savunmak adına yürüttüğü birçok çalışmayla ve ortaya koyduğu taleplerle Kıbrıs Rum toplumunun resmi tez ve söylemleriyle ters düşmüştür.

Birçok noktada hem Avrupa Komisyonu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, hem de listesinden aday çıktığı siyasi partiyi zora sokmuştur “aykırı” duruşuyla.

Yani her ne kadar da barış taraftarı Kıbrıslı Rumlar’ın en azından bir Kıbrıslı Türk’ü Parlamento’ya taşımak isteyeceğini umut etsem de, 2024’te bu oranın bir önceki seçimle karşılaştırıldığında çok daha düşük olacağını düşünüyorum.

Bundan dolayı Kıbrıs Türk toplumunun bu seçime katılıp Avrupa Birliği’nde var olma iradesini ortaya koyması çok daha büyük bir önem taşıyor.

Bir diğer önemli fark ise 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Kıbrıs Türk siyaseti ve rejiminde yaşadığımız değişimdir.

“İki ayrı egemen devlet” tezi ve müzakere masasına sırtımızı dönmemizle birlikte; bir yandan Kıbrıs Rum liderliğine dilediği gibi oyun kurabilmesi ve kendi çıkarları doğrultusunda uluslararası kamuoyunu manipüle edebilmesi için açık çek verdik, diğer yandan ise Kıbrıs Türk toplumunun uluslararası platformlardaki meşru sesini yok ettik.

Çözüm umutlarının tükendiği; dünyadan kopuk, hak ve hukuktan uzak, kendi içimizde kurduğumuz yozlaşmış düzenin her an bu düzenin mimarlarını bile göçük altında bırakacak şekilde çürüdüğü ve çıkış yollarının her geçen gün daha da tükendiği bu ortamda; sesimizi mümkün olan her alanda ve her şekilde yükseltmekten, Kıbrıs Türk toplumu olarak meşru haklarımızı tüm gücümüzle savunmaktan başka şansımız yok.









Başa dön tuşu