InstagramKöşe Yazarlarımız

Et Konusu Ve Siyaset



Yıllar önce ‘et alanında’ yatırım yapan ekonomist bir arkadaşımla, Mağusa’da yapılacak bir panele katılım için yolculuk yaparken bana anlattıklarının üzerinden yıllar geçmesine rağmen hiçbir şeyin değişmediğini görmek beni asla şaşırtmamaktadır.

Yerel gazetenin birinde köşe yazarlığı da yapan bu arkadaşımın, et konusunda yaptığı yatırımlardan bu yolculuk esnasında vazgeçtiğini de öğrendim.

Bu alanda oluşan bir çetenin resmi makamlarla iç içe canlı hayvan, karkas ve buzlu etleri güney Kıbrıs’tan nasıl kuzeye geçirdiklerini, canlı getirilen hayvanların kulak numaralarının nasıl değiştirilerek kesilip, piyasaya sürüldüklerini, ekonomik değeri kalmayan yaşlı anaç domuzların nasıl kıyma olarak kuzeyde tüketime sunulduğunu, özellikle küçük yerleşim yerlerindeki mezbahaların bu amaçla kullanılmalarından dolayı açık tutuldukları, muhalif bazı belediye başkanlarının karşı çıkışlarına bu çeteyi destekleyen hükümet yetkililerinin müdahalelerini, çatışmaya varan tehditlerini ve sınırdaki mandıralarda hayvanların yıl on iki aya doğum yapar gibi gösterilip, kaçakçılık amaçlı kullanıldıklarını bana anlattı.

Bu alana girmeye çalışan yatırımcıların resmi makamlardan ve bu çeteden tehditler aldıklarını ve bu yüzden kendisinin de zarar ederek yatırımdan vazgeçtiğini vurguladı.

Bugün bir et tartışmasıdır gidiyor.

Bu konu sadece bizde değil Türkiye’de de en çok konuşulan konulardan biridir.

Türkiye’nin bir alt yönetimi olan kuzey Kıbrıs’ta doğaldır ki; bu konuşmalar olacaktır. Çünkü ‘bizde ne varsa sizde de olacak’ sözü aslında hedefi ortaya koymaktadır.

Geçtiğimiz hafta ‘Hayvan Üreticileri Birliği’nin’ organize ettiği, sendikaların da destek verdiği eylem bir saman alevi gibi söndü.

Hayvancıların yaşadığı sıkıntılar çözülmedi, ‘üretimden koparılmak istemiyoruz’ diyen sendikalar da dut yemiş bülbül gibi sustular.

Yunanlı bir iş adamının Selanik’teki stokundan satın alındığı söylenen buzlu et de kuzey Kıbrıs’a ulaştı.

Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan insanları ‘yamyam’ gibi görüp, “Halkımızı etle buluşturulacağız’’ diyen Ünal Üstel çok mutlu oldu.

Et konusunda bayrak, vatan, millet edebiyatı arkasına saklanıp kaçakçı çetelerine kol kanat gerip, bir yandan da üreticiye saldıranlar ve üreticinin hakkını koruma adına eylem yapanlar olayın siyasi yönünden hiç bahsetmediler.

Güney Kıbrıs’ta taze karkas et daha ucuz olduğuna göre neden güneyden et ithaline izin verilmiyor?

Hükümet yetkilileri “Yeşil Hat Tüzüğü’nün” arkasına saklanıp hayvansal ürünlerin ithalinin yasak olduğundan bahsetmektedirler.

Ticaret ve Sanayi Odalarının bu konuda tek bir açıklamada bulunmamaları ayrı bir eleştiri konusu olmakla birlikte, hayvan hastalıklarının olduğu ülkelerden Avrupa Birliği ülkelerine ithalatın yasak olduğu bunun tam tersi olan AB ülkelerinden hayvansal ürünün ithalinin ise mümkün olduğu açıktır.

Türkiye’de hayvan hastalıklarının kontrol altında olmaması nedeni ile oradan da et ithali ve taze karkas etin, Türkiye üzerinden taşınarak ithalat yapılması yasaktır.

Görüleceği üzere kendi kendine ambargo koyup, kaçakçı çetelerine zemin yaratan ve iş adamı adı altında belli kişileri zengin etmek için buzlu et konusunda kapı açan Türkiye’nin kuklası bu yönetim bölünmüş adamızın statükosunun bekçisi olmaya devam etmektedir.

Sözde eylem yapanlar ise “siyasi gerçekleri konuşmaktan kaçarak” tribünlere oynamaktadırlar.











Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu