Ve İşgal 50 Yaşında…
Adada bulunan muhalefetten tutun medet umduğunuz Türkiye muhalefeti dahil bu adada değişim için tek bir adım dahi atmaya talip değildir, olmayacaktır da.
Sistem hepsinin can damarı.
Yarım asırlık asimilasyon ve sömürüden ders çıkarmamış toplum da cabası.
Bunca siyasetçi ve tüm bu adada olanlara değinen tek siyasi yapı ise TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen tezkerede, “Kıbrıs Türk Devleti’nin, uluslararası toplumun bağımsız ve eşit egemen bir üyesi olarak hak ettiği yeri alması daha fazla tehir edilemez” denilmesine karşı çıkan tek siyasi parti DEM Parti Hakkâri milletvekili Coşkun Parlak oldu.
Parlak sözlerinde, adanın kuzeyinin Türkiye tarafından ekonomik olarak tamamen çökertildiğini ve tamamen bağımlı hale getirildiğini, dünya ile bağlantımızın koparılıp açık ceza evine dönüştürüldüğümüzden bahsetti.
Bilinçli şekilde yoksullaştırıldığımızı sonrasında besleme olarak adlandırdığımızı dile getirdi.
Gönül isterdi ki 50 yıllık asimilasyonu tüm bu gerçekliği ile ada da bulunan muhalefetin dile getirip artık bunun son bulması gerektiğini söylemesi idi.
50 yılın sonunda vardığımız nokta KKTC adında kukla bir devlet ve ada Türkiye’nin bütün kirli işlerinin yürütüldüğü bir suç merkezine dönüştürüldü.
Ergenekon örgütünün eylemleri Kıbrıs’ta planlandı, yine Ergenekon örgütünün üyesi olarak yargılanan Türk Metal-İş Sendikası başkanı Mustafa Özbek‘in adanın büyük kısmına el koyduğu anlaşıldı.
Uluslararası uyuşturucu ve silah kaçakçıları Kıbrıs üzerinden örgütlendi.
Kıbrıs, bütün bu etkenlerin yanı sıra, Türkiye işçi sınıfına milliyetçilik zehrini zerk etmekte kullanılan güçlü bir araç olduğu için de TC egemenleri açısından vazgeçilmez öneme sahip.
Dış ve iç güçlerin zaten Türkiye’yi bölüp parçalamak istediği, “yavru vatan” Kıbrıs’ın da “emperyalistler” tarafından yutulmaya çalışıldığı, tüm bunlara karşı “Türk halkının” yan yana, omuz omuza durması gerektiği anlatılarak işçi sınıfının bilinci bulandırılıyor.
İşçilerin Türk-Rum vs. olarak bölünmesi ancak patronların işine yarar, bu yüzden Kıbrıs’ın işgaline karşı verilen mücadele, aynı zamanda patronlara karşı da verilen bir mücadele olmak zorundadır zira sömürü adanın her noktasında artık kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
50 yıl da tek bir kulaç atamamış çirkef yatağı ve koca bir kayıp.