Pasadembo Ve Polemidya
Kıbrıslının kullandığı bazı kelimelerin enteresan kökenleri olduğu sizin de kulağınıza gelmiştir.
Örneğin; “haddadak” gitti sözünün kalp krizinden “heart attack” teriminden geldiği, ancak İngilizce bilmeyen Kıbrıslının bunu tam olarak anlamayıp dilimize “haddadak” kelimesini kullandığını duymuştum.
Buna ek olarak, Kıbrıs’a gelen İngilizlerin üzümleri beğenip “very good” demesi üzerine, bizim Kıbrıslı için o İngiliz’in yediği üzüm artık o “verigo” türü üzüm olmuştur.
Ayrıca, zamanında Omorfo’da İngiliz üslerinde çalışan birinin tanıtması üzerine çok uzun bir süre sütlü çaya “a kapof ti pliz” yani “a cup of tea please – bir çay lütfen” dendiğini ben hayal meyal hatırlıyorum.
Yani İngiliz çayı ballı içseydi, “a kapof ti pliz” ballı çay anlamına da gelebilirdi.
Haberlerde görmüşsünüzdür, 19 Temmuz günü bilgisayar sistemleri uzun bir süre çöktü. Sistemlerin sıralarda Roma’ya yolculuk etmekteydim. Burada beni sevgili dostum Guido karşıladı.
Durham’da tanışıp beraber çalışma fırsatı bulduğum Guido inanılmaz bir matematikçi. İtalya’da pandeminin en zor dönemlerinde belki de binlerce insanın hayatını kurtaran erken teşhis sisteminin kurulumunda önemli bir rol aldı.
Pandemiden sonra çok sık yapamasak da kendisiyle ara ara görüş alışverişi yapmayı çok değerli buluyorum.
Bazı seminerler, görüşmeler için İtalya’ya geleceğimi söylediğimde, beni havaalanından almayı ve birkaç gün misafir etmeyi teklif etti.
Bu büyük jestin altında yardıma ihtiyacı olduğu bir proje olduğunu Roma’dan Lucca’ya gelirken öğrendim.
Guido’nun en önemli kusurlarından biri ise matematikteki dehasını İngilizce konuşurken gösterememesi. Kendisi bana yarı İngilizce, yarı da çok az anladığım İtalyanca konuşur. R
ötar yapan uçağın beklettiği Guido, zaman geçirmek kahve içerek “passatempo” yaptığını söyledi.
“Passatempo”yu duyunca aklıma bizim pasadembolar (gabak-kabak- çekirdeği) geldi.
Acaba, zamanında Venediklilerin gabak çekirdeği çitleyerek zaman geçirdiğini gören bir Kıbrıslı için gabak çekirdeği artık pasadembo mu oldu, yoksa tamamıyla rastlantı mı bilmiyorum. Bu konuyla ilgili bilgi sahibi biri varsa lütfen bizi aydınlatsın.
Pasadembo deyince aklıma zamanında yeğenim Mustafa Fırat ile üniversite yıllarımız ve sonrasında her hafta gittiğimiz Polemidya maçları geliyor.
Stadın girişindeki ufak büfeden maç aralarında kahve ve hellimli-zeytinli, ikinci yarıda çitlemek için de pasadembo alırdık.
Polemidya, bizim köyümüz. Leymosun‘da kaldı, sonradan adına Binatlı dediler. Bizim için adı hâlâ Polemidya, hatta statta “Polem”dir.
Biz iki hayırsız taraftar takım Süper Lig’den düştükten sonra pek maça gidemedik, ama sayın Başkan Veleddin Taşkent ve değerli yönetim bizi tekrar Süper Lig’e çıkarsın mutlaka zaman ayırıp gideceğiz.
Futbol, hiçbir zaman sadece bir oyun olmamıştır. Nitekim, Polemidya maçları da benim için hep ayrı bir anlam taşımıştır.
Polemidya maçları benim için bir gün köyüme, Leymosuna döneceğimin hatırlatmasıdır.
Ailemin asırlarca yaşadığı, yurt bildiği yerlerden geçici olarak kopalı 50 yıl oldu. İnsan doğmadığı, yaşamadığı yer için memleket hasreti çeker, hiç bulunmadığı yere geri dönmek ister mi?
Biliyorum, rasyonel değil ama isteyebiliyormuş. Demek ki, bu 50 yılda yaşadığımız yerleri yurt yapamamışlar. Bu 50 yılda zaman geçirmişler, 50 yıldır pasadembo yapmışlar.