InstagramKöşe Yazarlarımız

Ara






Sevgili dostlar,
Size de olur mu?

Bazen yaşadıklarımızı, öğrendiklerimizi, düşündüklerimizi paylaşmak isteriz bazen de sadece durmak, düşünmek ve öğrenmek.

Bir önceki yazıda yavaşlamanın güzelliğinden bahsetmiştim.

Sanırım o bu yazının habercisiydi biraz.
Yavaşlama ihtiyacındayım.

Kitapların içine gömülüp kalmak. Okumak.

Sonra onları sindirmek için boyaların, kağıtların içine dalmak.
Oralarda kalmak.

Ya da hiçbir şey yapmadan sadece oturmak, düşünmek…
Yoruldum.

Son zamanlar gerek duygusal anlamda gerekse fiziksel olarak oldukça zorluydu.

İnsan durunca fark ediyor.
Sanırım biraz içime kapanma vaktim geldi.

Bir yıl boyunca Özgür Gazete’ye büyük bir mutlulukla haftalık yazılar yazmaya çalıştım.
Bu yazılara aralıklı olarak devam edeceğim.

Ama haftalık olamayacak uzunca bir süre gibi görünüyor.

Günlük tutma alışkanlığıma geri döndüm yıllardan sonra.

Şöyle bir not düşmüşüm geçen gün:

Sevgili günlük,

Sanırım benim inzivaya çekilip okuma vaktim geldi. Çocukluğumdan beri bana en iyi gelen şey bu çünkü. Aklım karıştığında, yolumu kaybettiğimde, sorularıma cevap aradığımda hep böyle bulmadım mı yolumu? Kitapların içinden çıkmadı mı cevaplar? Evet hep böyle oldu. Ve günlük koşuşturmaların içinde nasıl da unutmuşum beni ben yapan bu özelliğimi…

Kütüphanemi düzenliyorum son birkaç gündür.
Daha düzgün kategorize ediyorum başlıkları.

İnanılmaz değerli kitaplar var okumak istediğim.
Okunacak o kadar çok şey var ki …

Şimdi babamın kitaplarını da getiriyorum evimize.

Hep demişimdir “en büyük mirasım babamdan kalan kitaplar” diye.
Yaşar Kemal’in “Sarı Sıcak” bütün hikayeleri ile başladım.

Dostumun öykü sevgisinden ilham alarak…

Sonra Charlotte Gilman’ın “Sarı Duvar Kağıdı” öykülerini okudum.

Şimdi de Hayyam’ın “Bütün Dörtlükleri“ni okuyorum.

Bu yazıyı 5 gün önce yazmıştım.

Eski okuma tempoma döneceğim demiştim kendi kendime.

Onu uyguluyorum.
Heyecanlıyım.

İlerleyen haftalarda görüşmek üzere!











Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu