InstagramKöşe Yazarlarımız

Mücadele Daima Sürmeli…






Mücadele daima sürmeli ve yasal haklarımızı korumak adına adımlar atmalıyız!

Seçim iradesinin şaşkınlığı ve toplum olarak mücadele ihtiyacı son yıllarda, küçük toplumların iradesinin sorgulandığı ve seçim sıklıkla haksız yere etkilendiği bir dönemdeyiz.

Özellikle, vatandaşlık politikalarının ve göçmen düzenlemelerinin, mevcut siyasi dengenin aleyhine çalıştığına dair endişeler gün geçtikçe artmakta.

Bu yazıda, yerel ve uluslararası düzeydeki sorunları ele alarak, toplum olarak ne tür adımlar atmamız gerektiğini tartışmak istiyorum.

İradenin yerle bir olması ülkemizde seçim sonuçlarını manipüle eden bir aritmetik yaratılmakta.

Bu durum, yalnızca belirli bir kesimin değil, bütün toplumun iradesinin yok sayılması anlamına geliyor.

Özellikle, yıllardır süregelen vatandaşlıklar aracılığıyla toplum yapımıza müdahale eden bir süreç işliyor.

Azınlığa düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bizler, seçim ve halk oylaması gibi demokratik haklarımızı kullanmakta güçlük çekiyoruz.

Ülkemizdeki siyasi güçlerin, özellikle (UBP) Ulusal Birlik Partisinin, bu durumu bilinçli bir şekilde kurguladığını söyleyebiliriz.

Türkiye’nin garantörlük rolü, daha fazla nüfusun buraya yerleştirilmesi ve bunun sonucunda toplumsal dengeyi bozma çabaları ile birleştiğinde, durum son derece karmaşık bir hal alıyor.

Türkiye’nin bu kadar çok nüfusu buraya gönderme hakkı var mı?

Maalesef yoktur!

Hatta garantörlük açısından bu nüfus olayı bir uluslararası suç sayılır.

Yani Türkiye suç işliyor!

Bu gönderilen nüfus, yalnızca toplumumuz için bir tehdit değil, aynı zamanda uluslararası hukuk açısından da sorgulanması gereken bir meseledir.

Lefkoşa’da görülecek olan dava, bu meseleyi yargı önünde tartışma fırsatı sunuyor.

TKP, TDP, YKP ve BKP gibi partilerin bu duruma itiraz etmesi, toplumun adalet arayışının ve hak mücadelesinin bir yansıması.

Ülkenin insan hakları ve demokrasisi adına bu tür davalara katılmak, yalnızca mevcut durumu sorgulamakla kalmayıp, gelecekteki olası durumlardan da dersler çıkarmak adına önem arz ediyor.

Sonuç olarak, uluslararası hukuk yolları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi mekanizmalar, bu tür durumlarla başa çıkmada önemli bir role sahip.

İnsan haklarımızın, özellikle seçme ve seçilme haklarımızın gasp edildiği bu süreçte, uluslararası destek arayışımız da kaçınılmazdır.

Eğer bizler, bu duruma kayıtsız kalır ve toplumsal irademizi korumakta yetersiz kalırsak, geleceğimiz tehlikeye girecektir.

Hatta girmiştir de!

Dolayısıyla, yalnızca yargı yoluyla değil, aynı zamanda uluslararası desteği de arkamıza alarak, bu mücadeleyi sürdürmeliyiz.

Şu an içinde bulunduğumuz durum, sadece kısa vadeli bir mesele değil, aynı zamanda toplumun geleceği için kritik bir dönüm noktasıdır.

Özetle, irademizin gasp edildiğidir ve daha fazla zaman kaybetmeden harekete geçmeliyiz.

Mücadele daima sürmeli ve yasal haklarımızı korumak adına adımlar atmalıyız!

Bu yazım, yalnızca bir çağrı değil, aynı zamanda toplumsal bilinçlenme ve eyleme geçme gerekliliğini ifade eden bir uyarı niteliğindedir.

Unutmayalım ki; tarih, hak mücadeleleriyle yazılır ve bizler bu tarihin bir parçası olacağız.













Başa dön tuşu