InstagramKöşe Yazarlarımız

Siyasi Rehine






Amerika Birleşik Devletleri’ni yöneten küresel güçlerin planlayıp uygulamaya koyduğu ve adına “Arap Baharı” denilen kanlı oyun bölgemizdeki siyaseti belirlemeye devam etmektedir.

Irak, Afganistan, Filistin, Yemen, Libya ve Suriye milyonlarca insanın canına mal olan kanlı oyunun sergilendiği alanlar olmaya devam etmektedir.

Etnik ve dini ayrılıkları kaşıyan küresel güçler, bölgedeki işbirlikçileri de kullanarak amaçlarına ulaşmaktadırlar.

Şu anda Suriye’de yaşananlar izlenen stratejinin ne olduğunu açıkça ortaya çıkarmıştır.

Demokrasi götürme bahanesi ile Suriye’deki rejimin üzerine çullanan batı medyası, yalan propagandasına devam ederken, dünyanın değişik ülkelerinden toplanarak, silahlandırılıp, eğitilen gerici terörist gruplar, Türkiye tarafından desteklenerek ülkedeki devlet düzeni dağıtmak için görevlendirilmişlerdir.

Ülkenin doğu ve kuzeyindeki Kürt hareketi de ABD, İngiltere ve Fransa tarafından desteklenerek bir yandan dinci gruplara, bir yandan da devlet ordusuna karşı kullanılarak devlet içinde devlet oluşturulmuştur.

Esat rejiminin sırtını dayadığı Rusya, ABD ile Ukrayna konusunda anlaşınca, desteğini çekmiş ve devlet düzeni dağıtılmıştır.

Türkiye, Suriye’de zafer kazandığını iddia ederek, desteklediği dinci teröristleri, Suriye’nin başına getirdiğini iddia etse de aslında zafer ABD ve İsrail’in zaferidir.

Türkiye’nin önümüzdeki günlerde Suriye yüzünden başının çok ağrıyacağı ortadadır. Kuzey Irak’ta kurulan Kürt devleti gibi kuzey ve doğu Suriye’de de küresel güçlerin desteklediği bir Kürt devletinin kurulması kaçınılmazdır.

Irak’ta aşiret temelli bir Kürt devleti varken, Suriye’de kurulan Kürt devleti sol ideolojiyi temel almış Türkiye’deki Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) ilkelerini benimsemiş bir harekettir.

Türkiye’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ı kullanıp, barış açılımı yapmak istemesindeki amaç hem kendi içindeki kanayan terör konusunu bitirmek hem de Suriye’de Kürtleri kullanarak kontrolu ele geçirmektir.

Bu gelişme Irak ve Suriye’nin ardından Türkiye’nin güney ve doğusunda da bir Kürt eyaletinin oluşmasını kaçınılmaz kılacaktır.

Bölgeyi yeniden şekillendiren güçler, İsrail’e hem iyi bir müttefik kazandırmak hem de İran için etnik temelde bölünmeyi hedef alan potansiyel bir tehlike yaratmayı amaçlanmaktadırlar. Bununla birlikte enerji güvenliği konusu da bu dengeler üzerinden sağlanmaya çalışılmaktadır.

Önemli gelişmelerin yaşandığı bu günlerde, Kıbrıs konusunun Cenevre’de masaya yatırılması rastlantı değildir.

Avrupa Birliği Ülkelerinin, NATO’nun öncü gücü ABD’nin Avrupa’nın savunmasından vazgeçmesi ile yaşadığı çelişki, Ukrayna-Rusya savaşının süreceğini göstermektedir.

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın ekonomiyi esas alan küresel hedefi doğrultusunda Çin’e yönelik siyasi tavrını ileriye taşıması ve Rusya ile iş birliğine gitmesi dengeleri altüst etmiştir.

ABD, Rusya ile birlikte Çin’e karşı ittifak oluşturmaya çalışırken, Avrupa ülkeleri de Türkiye’yi de aralarına alarak, Rusya’ya karşı ortak bir savunma gücü oluşturmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’nin hem ABD hem de Avrupa Birliği ile flört etmesi mümkün değildir.

Suriye’deki gelişmelerde ABD ile hareket ederken, Ukrayna’da, Rusya tehlikesine karşı AB ile yürümesi ancak Kıbrıs konusunda ilerleme olması ile mümkündür.

Bununla birlikte ekonomik olarak Avrupa’ya bağımlı bir ülke olan Türkiye’nin batmış ekonomisini düzeltmesi ancak Avrupa Birliği’nin desteği ile mümkündür.

Bu dengeler içinde Kıbrıs ve Kıbrıslı Türkler, Türkiye için bir siyasi rehine olmaya devam etmektedir. Cenevre’de yapılan görüşmede Kıbrıslı Türkler yoktur.

Masada doğal gazın paylaşımı, Türkiye’nin bir enerji dağıtım merkezi yapılması, Türkiye’nin AB gümrük birliği antlaşmasını yenilemesi, AB Merkez Bankası’nın Türkiye’ye kredi musluklarını açarak yabancı yatırımcıları çekmesine Kıbrıs Cumhuriyeti’nin izin vermesi konuşulacaktır.

Buna benzer açılımlarda ilerleme sağlanması halinde, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik bir temsilci atayarak, görüşme sürecinin sürdürülmesi ve güven yaratıcı önlemlerin hayata geçirilmeye başlanması zirvenin sonucu olabilir.

Pazarlıklar bitene kadar, Kıbrıs ve Kıbrıs Türk toplumu Türkiye’nin siyasi rehinesi olmaya devam edecektir.

(Bu yazı Cenevre’deki Kıbrıs Zirvesi’nden bir gün önce yazılmıştır)













Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu