CTP’nin Kurultayı ve Toplumsal Muhalefetin Yeni Eşiği

Cumhuriyetçi Türk Partisi, 29. Olağan Kurultayı’nı geride bıraktı. Yeni Parti Meclisi üyeleri belirlendi, partinin lideri Tufan Erhürman tek aday olarak yeniden büyük bir coşku ve güçlü bir onayla başkanlığa seçildi.
Bu vesileyle, CTP’nin yeni döneminde başarı ve verimli bir siyasal mücadele dönemi geçirmesini temenni ediyor, kurultaylarını içtenlikle kutluyorum.
Yarım asra yakın bir geçmişe sahip olan CTP, yalnızca bir siyasi parti değil, bu topraklarda solun, toplumcu siyasetin ve federatif çözüm mücadelesinin taşıyıcısıdır.
Bu nedenle, önümüzdeki dönemde partiye düşen sorumluluk yalnızca muhalefet yapmakla sınırlı değil; halkın iradesine, barışa ve ortak geleceğimize sahip çıkmak gibi tarihsel bir yükümlülüğü de barındırıyor.
2025 Ekim’inde yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tufan Erhürman’ın tek aday olarak partililerden aldığı destek ve toplumda uyandırdığı umut, sadece CTP’nin değil, tüm solun birlikte yürümesi için bir fırsata dönüştürülmelidir. Ancak bu seçim sürecinin başarıya ulaşabilmesi için olası bir erken genel seçimde meclis içi muhalefetin güçlenmesi, hatta CTP’nin hükümet kurma potansiyelini yeniden yakalaması elzemdir.
Bugün sağın çıkar odaklı, günü kurtarmaya yönelik politikalarına karşı, CTP öncülüğünde şekillenecek bir toplumsal muhalefet hattına her zamankinden fazla ihtiyaç vardır.
Sadece CTP değil, tüm sol yapıların kişisel ve partisel çıkarlarını bir kenara bırakıp ortak bir zeminde buluşması artık bir tercihten öte zorunluluktur. Kıbrıs sorunu konusunda takınılacak ortak tavır ve kuzeydeki iç sorunlar karşısında izlenecek dayanışmacı yol haritası, bizleri varoluş mücadelemizin bireysel değil, toplumsal olduğunu hatırlamaya davet ediyor.
Katılımcı demokrasiyi sadece bir söylem değil, bir pratik haline getirmeli; sağın koltuk ve menfaat ittifaklarına karşı halkın iradesini, çocuklarımızın geleceğini, adamızın barış umudunu yükseltmeliyiz. Bu süreçte yalnızca kısa vadeli kazanımlar değil, orta ve uzun vadeli stratejilerle toplumsal bir dönüşüm planı da ortaya konulmalıdır.
Özellikle AKP’nin Türkiye’de kurumsallaştırdığı tek adam rejimini ve siyasal İslam politikalarını adaya ihraç etme çabasına karşı dimdik durmalı; Baf’tan Karpaz’a uzanan iradeyi uluslararası alanda Kıbrıs sorunu ekseninde görünür ve etkili kılacak siyasal zemini kurmalıyız.
Aynı zamanda kuzeydeki ekonomik kaynakların Türkiye sermayesine peşkeş çekilmesine karşı alternatif politikalar geliştirilmeli, bu talana ‘dur’ diyebilecek toplumsal refleksler güçlendirilmelidir.
Cumhurbaşkanlığı makamı da dahil olmak üzere yerel ve genel yönetimlerde solun ve CTP’nin asıl hedefi, kişisel ya da partisel çıkarların ötesinde, toplumun geleceğini federal çözümle güvence altına almak olmalıdır.
Kurultayda hissedilen o coşku, umuyorum ki CTP’nin bu misyonuna sahip çıkacağı yeni bir dönemin de habercisidir.
Ana muhalefet sıfatını yalnızca tabelada değil, sokakta, mecliste ve uluslararası zeminde de hakkıyla taşımak mecburiyetinde olan CTP’ye bir kez daha başarılar diliyorum. Toplumun, barışın ve emekten yana geleceğin inşasında yolumuz açık olsun.