Usanmadınız Mı Bu İki Devletli Çözüm ve KKTC’nin Tanınacağı Yalanından?

İki devletli çözüm ilk kez bugün duyduğumuz bir tez değil aslında.
Denktaş’ın da bir dönem dilinde olan ve Türkiye ile AB’nin ikili ilişkilerinin gelişmesi sonrasında yerini tekrardan federasyon tezine bırakan bir tezdi.
Son dönemde Ersin Tatar’ın kendi keşfettiği bir teziymiş gibi anlattığı ve Türkiye’nin Crans-Montana’dan sonra aslında stratejik koz olarak tuttuğu bir sözlem iki devletli çözüm.
Bildiğiniz üzere 1983 KKTC’nin ilanından bu yana gerek Türkiye gerekse Kıbrıs’ın kuzeyindeki sağ cenah KKTC’yi tanıtacakları söylemleri ile bir kesim milliyetçi ve ayrılıkçı kesimi maalesef ki umutlandırıyor.
Peki iki devletli çözüm gerçekten de mümkün mü? Ve dünya KKTC’yi gerçekten de tanır mı?
Bugüne kadar gerçekleşmemesindeki engel ne?
Gelin birlikte yanıtlayalım.
Öncelikle son sorudan başlayarak aslında ilk sorunun da cevabını vermiş olacağız.
1974 sonrasında Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Türk Otonom Devleti sonrası Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurarken aslında Kıbrıs Cumhuriyeti’nden ayrılmadan, mevcut cumhuriyetin ve Kıbrıslı Türklerin haklarının ve can güvenliğinin tehlike altında olduğunu belirtmiş ve bu esasta Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulana kadar geçici bir yapı oluşturduğunu deklare etmişti.
Dünya bu esasta, zaten hali hazırda anayasal bir darbe geçiren Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Türklere yapılan gerek katliamlar gerek mal gerekse hak ihlalleri sonrası, bu ayrılıkçılığı temsil etmeyen federasyon tezine karşı çıkmamıştır.
Sorunun en başı 1983’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nden tamamen ayrılarak Kıbrıs’ta bağımsız bir Türk devleti, yani KKTC’yi kurduğunu ilan ettiğinde başlıyor.
Dünyanın gözünde, ayrılıkçı olmayan, çözüm arayan ve kendini koruyan Federe Devletin aksine, Kıbrıs’ta kalıcı bir bölünme amaçlı kurulan KKTC, Türkiye ile karşılıklı büyükelçi atamaları ve anayasal referandum sonrası ayrılıkçı bir hareket olarak tanımlanarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin toplanması sonrası 541 ve 550 sayılı kararlarla
Kıbrıs Cumhuriyeti istişaresi dışında kurulan ayrılıkçı KKTC’nin tanınmaması hükmetmiştir.
Bu karara daimî 5 üye kabul oyu kullanırken, geçici 10 üyenin biri (Pakistan) ret, bir üye ise çekimser (Ürdün) kalmıştır. Kalanlar 8 geçici üye kabul oyu kullanmıştır.
Bunu en baştan anlatma sebebim, konuya hâkim olmayanlar için sürecin tamamını anlayabilmeleridir.
Kıbrıs’ta belki de ikinci kez Federal çözüme en çok yaklaşılan Crans-Montana sonrası, Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı atanması ile Türkiye ve Ersin Tatar artık Kıbrıs’ta federasyon görüşmeyeceklerini ve egemen olacak iki devletli bir çözüm modelini içeren tezi ortaya attılar.
Tabi ki BM Güvenlik Konseyi daha önce aldığı 541 ve 550 sayılı kararlar çerçevesinde bunu reddetti.
Öncelikle dünyada her ülke canının çektiği zaman ve istediği gibi cumhuriyet kurabilse dünyada binlerce ülke olurdu. Bunu bilmek lazım.
Kaldı ki Kıbrıs coğrafi olarak çok küçük ve Kıbrıs toplumu binlerce yıldır birlikte zaten yaşıyordu.
Dış müdahaleler sonra dünya tarafından bir ayrılık kabul edilemez.
Öyle olsa güçlü devletler her istediğinde, daha güçsüz devletlerin iç sistemine müdahale eder ve yeni devletçikler oluşturarak kendilerine uydu devletçikler yaratırdı.
Kaldı ki dünyada birçok ülke tek toplumdan oluşmuyor. Federasyon tam da bu toplumların kendilerine özerk ama bir çatı altında birlikte yaşayabilmesi için geliştirilmiş bir modeldir.
Amerika’dan tutun Rusya, Almanya, Çin, Kanada, Belçika ve daha birçok ülke federal bir yapıda.
Peki bu ülkeler yarın KKTC’yi tanırlarsa, kendi federal yapıları içindeki toplumlar istediğinde kendi cumhuriyetlerini kurmak için ayaklanmayacak mı?
Peki dünya ülkeleri size bu şansı verir mi?
Üstelik birçok toplumun bir arada yaşayabileceği ve dünyada onlarca örneği olan federasyon gibi bir model varken, sırf siz istediniz diye!
Kaldı ki beş daimî üyenin hemen hemen hepsi bu modelle yönetilirken size modelin değişmesi için onay verir mi?
AB Kıbrıs Cumhuriyeti’ni birliğe alırken, adanın tamamını aldığını belirttiği ve tüm AB üyesi ülkelerin bunu onayladığı hale?
Peki bizi kim tanıyacak?
En yakın ihtimal olarak gösterilen ve milliyetçi ve ayrılıkçı kesimin son umudu Türk Devletleri idi?
3-4 yıl önce Türk Devletlerinin, Türkiye’nin de baskısı ile KKTC’yi gözlemci üye olarak kabul ettiği basına servis edildi. Ama ne oldu biliyor musunuz? KKTC o toplantılarda hiç yer alamadı.
Hiçbir Türk Devleti de KKTC’yi zaten tanımadı.
Geçenlerde AB’nin ‘Küresel Geçit’ adı altında hazırladığı yatırım paketleri sonrası Türk Devletlerinden Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan KIBRIS CUMHURİYETİ’Nİ resmen tanıyarak orada elçilikler açtı.
Akabinde hemen Azerbaycan yakın zamanda KKTC’yi tanıyacak söylemleri ortaya yayıldı.
Geçenlerde bunun üzerine Antalya Diplomasi Forumu’nda Ersin Tatar ve Aliyev bir görüşme gerçekleştirdiği basına servis edildi. Ersin Tatar ve Aliyev birer sandalyede oturuyor, ortada küçük bir tahta masa ve arkada bayrak falan yok!
Antalya Diplomasi Forumu’ndaki gerçekleşen görüşmeler sonrası verilen pozları dilerseniz sizde internetten aratarak görebilirsiniz.
Şaşalı odalarda görüşen her ülkenin arkasında bayrakları ile pozlar var.
Bayrak konusuna çok takıldığımdan değil, Türkü Devletlerin daima sergilemeyi sevdiği bayrak tutkusu olmasına rağmen hiç bayrak yoktu.
Çünkü KKTC ve Azerbaycan bayrağının yan yana olması resmi görüşme ve tanıma anlamı taşıyor. Ve belli ki uyduruk bir odada!
Azerbaycan dünyaya ‘yok ben onları zaten tanımıyorum’ mesajı verirken iç siyasete de bir sus payı veriyor. Yersen!
Neyse yazıyı daha fazla örneklerle de sağlamlaştırabilirim elbette ama daha fazla uzatmayacağım.
Kulislere sızan Türkiye, ABD ve İsrail’in içinde bulunduğu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de desteklediği iddia edilen enerji projelerini de başka bir yazıda sizle paylaşacağım.
Ama yazıyı okumuşsanız, neden aslında KKTC’nin asla tanınamayacağını ve bunu sürekli dillendirmenin umut tacirliğinden başka bir şey olmayan koca bir yalan olduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.
O yüzden bu ülkeyi ancak Birleşik Federal Bir Kıbrıs kurtarır.
Dünyanın bölünmüş son başkenti Lefkoşa’dan barış dolu günler dilerim.