NEDEN BOYKOT?
Neden boykot?
Çünkü oyun en baştan adil kurgulanmamıştır; ve gelinen aşamada kazananı da kaybedeni de artık bellidir. Bu nedenle boykot denince gelecek tepkiler de bellidir: Neden karşı tarafa avantaj verelim?
Kazanabileceğimiz seçimleri neden sabote edelim?
Bizden ne kadar çok kişi kazansa daha iyi değil mi?
Yıllardır ileri sürülen nedenlerdir bunlardır. Ben de bunları kullandım, hatta geçen seçimlerde aday da oldum. Ama artık bu söylemler gerçekten anlamını yitirdi.
Niye biliyor musunuz? Çünkü oyun değişti.
Aslında oynanacak oyun da kalmadı.
Eskiden yarım yamalak da olsa bir seçim oyunumuz vardı. Son Cumhurbaşkanlığı seçimi gösterdi ki artık o da yok. Türkiye “Top benim, oyunun nasıl oynanacağını, kimlerin oynayacağını ve hatta kimin kazanacağına da ben karar veririm” diyen mahalle çocukları gibi, gözümüzün içine sokarcasına artık seçim sonuçlarını kendi istediği gibi belirlemek için her şeyi yapıyor.
Onun için “Bizden ne kadar çok kişi kazansa daha iyi değil mi?” sorusu da artık anlamını yitirdi. Neden mi? 1. Kazanamayacaksınız ki. 2. “Biz” dediğiniz aynı ideolojiyi ve hedefleri savunan bir yapı yok. 3. Siz kazandığınızda neleri yapıp neleri yapamadığınızı da nedenleri ile gördük. Belki belli kişiler “kazanacak” ama günün sonunda bu halk kaybedecek.
Ülke belki de hiç olmadığı kadar anormal koşullarda seçime gidiyor. Yerli partiler aday belirleme çabası içindeyken eminim yurt dışından gelen kişiler seçim çalışmalarına çoktan başladılar bile. Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir örneği daha yaşanacak; bizimkiler(!) hala “ya kazanırsak” diyor, “boykot yapmayın onların ekmeğine yağ sürersiniz” diyor.
O dediğiniz yağ, bal o ekmeğe çoktan sürüldü. Hepimizin katkıları ile ve ortak hedef uğruna birlikte mücadele veremememizden dolayı çoktan sürüldü. Suçlu arayacaksak, boykotçulara değil, önce aynaya bakmalıyız.
Niye boykot? Yukarıda da söyledim; oyun en baştan adil kurgulanmamıştır. Artı, ben artık profesyonel milletvekillerini orada görmek de istemiyorum.
Bu insanlar milletvekilliğinden başka bir şey bilmiyorlar mı? İcra ettikleri mesleğin en önemli araçlarının da popülizm yapmak, seçmenlere şirin gözükmek ve sandıkta kazanmak için kah kendi partilerinden kah başka partilerden adaylarla al gülüm ver gülüm pazarlığı yapmak olduğunu düşünüyorlar. Kendi dar çevreleri dışında önem verdikleri bir konu maalesef yok.
En azından çoğunun yok. Bazı istisnalar elbette vardır. Onlar da zaman içerisinde pasifize edilmiş durumdadırlar. Yegane amaç o eski sigara fabrikasında bir koltuk “işgal” edebilmektir. Eylemin gücünden ve popülaritesinden olsa gerek!
Niye boykot? Siyasetin Türkiye-Elçilik-Sigara fabrikası milletvekilleri üçgeninden çıkması gerekiyor. Siyasetin halkın arasına dönmesi gerekiyor.
Bu üçgeni güçlendirecek oyuna destek olmanın hiçbir anlamı yoktur. Siyaset halkın arasına döndüğünde gerçekten bu halkı temsil eden bir avuç milletvekili ayakta kalacak çünkü onlar zaten geldikleri yeri unutmamıştır.
Ama cenaze töreni-düğün salonu politikacıları bunu istemezler çünkü bilirler ki siyaset gerçek yerine döndüğünde onlar yapay güçlerini kaybedecekler.
Bırakın boş kalsın o Meclis koltukları bir dönem, bir şey olmaz. Ya da hepsini o ucuz kahramanlık yapan, biatçı kasaba politikacıları doldursun.
Kendileri çalsın, kendileri oynasınlar kolaysa meşru olmayan bir seçim sonucunda. Derdi halk olan dönsün halkın yanına, orada yapsın siyasetini.
Keşke örgütlü bir boykot mümkün olabilseydi. Eminim çok etkili sonuçlar verirdi. Yeniden umut olurdu ve dünyaya kendimizi doğru anlatabileceğimiz zemin de oluşmuş olurdu.
Ama maalesef böyle bir örgütlülük bu aşamada mümkün görünmüyor. Ama sandığa gidip oy vereceğimiz, sorunlarımızı doğru tespit etmiş olan ve bu uğurda ortak bir mücadele verecek örgütlü bir oluşum da yok maalesef.
Yok oluşa karşı gerçek anlamda doğru adrese karşı mücadele verecek bir birlikteliği sandıkta desteklemeyi gönülden arzu ederdim. Sandıktan bir hükümet çıkaramasak da en azından bu birlikteliğin muhalefet olarak ortak mücadelesi toplumsal varoluşa katkı sağlayabilecekti.
Ancak birliktelik de yok. Hepsi aynı mı? Tabii ki değil. UBP’den faklı olan ve seçime girecek partilerimiz vardır. Ama mevcut durumda sorunlara çözüm üretebilmeleri mümkün değildir.
O yüzden daha fazla koltuk alabilmek için “en popüler adaylar” ve “en popüler, gerçekleşmesi imkansız söylemler” yine havada uçmaktadır. Umut iyiden yitirilecektir. Zaten sorunun tespiti, çözüm önerileri ve mücadele zemini ve adresi de bence doğru değildir. İstisnalar vardır.
Ama yeterli olmayacaktır ve bu seçim özellikle de Cumhurbaşkanlığı seçimi süresince ve sonrasında oluşan düzeni meşrulaştıracaktır görüşündeyim.
Bu aşamada bir yerlerden başlayabilmek adına ben oy kullanmayacağım. Evet, seçimleri boykot edeceğim. Bu bir yılgınlık değil kendimce bir mücadele şeklidir.
Beğenmeyen, saygı çerçevesinde eleştirecek olanlara saygım vardır. Aynen oy kullanacak olanlardan da benim gibi düşünenlere saygı duymalarını beklediğim gibi. Boykot edip susmayacağım. Benimle aynı düşünenlerle mücadeleyi sürdürme kararlılığındayım. Boykot edip neler yapılmalı konusuna bir sonraki yazıda deyineceğim.
Siyaset sorunlarımıza çare üretecek bir araçtır. Bu doğrudur. Ancak özellikle de mevcut şartlarda siyaseti yapmanın tek yeri Meclis değildir. Hele de KKTC’de!