Kıbrıs’ın Kuzeyinin Aynası
Kıbrıs, tarih boyunca pek çok zorluğa göğüs germiş, kimliklerin ve kültürlerin kesiştiği bir coğrafyadır, dile kolay onlarca imparatorluk ve medeniyet.
Ancak bugün geldiğimiz noktada, içinde bulunduğumuz toplumu dört kelimeyle özetlemek gerekirse, “kör, topal, sağır ve dilsiz” derdim.
Bu sadece fiziksel özelliklerle ilgili değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiri niteliği taşır.
Toplumumuzda genel bir gelecek endişesi yokmuş havası hakim, yarınını düşünmeyen ve düşünenleri marjinal olarak gören bir yapı var.
Kendini sürdüğü arabasıyla Avrupalı gibi göstermeye çalışan fakat aslında zihniyetiyle Ortadoğulu olan bir kesim mevcut.
Bu kesim, kendi gerçekliğinden uzak, yozlaşmış bir adayı kendi çirkef yataklarına dönüştürdüler.
Toplumun bu kesimi “her şey ganimettir” anlayışıyla hareket ediyor.
Gözlerimizi açtığımızda karşımıza çıkan gerçeklik, yarını olmayan, tüm kurumları yozlaşmış ve yolsuzlukla iç içe geçmiş, 50 yılı geride bırakmış, bölünmüş bir ada yarısının acımasız gerçeği ile karşı karşıya bırakıyor.
Bu durumun sebebi belki de yaşanan savaşlar ve sömürgecilikten kaynaklanan fırsat eşitsizliğidir.
Ancak gerçekten tek suçlu Kıbrıs’ın kuzeyini kendi pis siyasetinin arka bahçesi yapan Türkiye mi, yoksa kendi kişisel çıkarları için yarınından vazgeçmeyi göze alan açgözlü kesim mi?
Politikacıların koltukları için idarecileri olan Türkiye siyasetine boyun eğen, oy alabilmek için ilkelerinden vazgeçen bir kitle ile karşı karşıyayız.
Kıbrıslıların genel zihniyeti olan “gemisini kurtaran kaptan” anlayışının artık geçerliliği kalmadı. Ne gemi kaldı ne de o geminin yüzeceği denizi.
Geleceğimiz olan çocuklara bıraktığınız tek gerçek, yalanlar üzerine kurulu ‘banana Cumhuriyeti‘dir. Artık göz yumulanların ve yumanların bu durumu yaratanlar olduğu gerçeğiyle yüzleşme zamanı.
Ancak toplumun niyeti yok gibi son damlasına kadar ne sömürürüm zihniyeti adeta zombi edası ve aç gözlülükle beklemekte.
Bu tabloya bakıldığında, çözümün siyasetçilerde değil, toplumun kendisinde talep edilmesi gerektiği açıkça ortaya çıkıyor.
Ancak toplumun bu gerçeği kabul etmesi ve değişim için adım atması gerekiyor. Aksi halde, her şey aynı şekilde devam ederken, geriye dönüşü olmayan bir noktaya doğru hızla ilerleyeceğiz. Her zaman olduğu gibi, asla geri dönemedik.
Bu noktada, toplumun kendisine dürüstçe ve cesurca bakması gerekmektedir. Ancak bu şekilde gerçek bir değişim başlatılabilir ve Kıbrıs’ın geleceği için umutlu bir yol haritası çizilebilir.