Nesrin Topkapı’nın televizyonu
TRT’ye dansöz ilk kez 31 Aralık 1980 günü çıktı. Nesrin Topkapı da televizyona çıkan ilk dansöz oldu. Tarihsel kayıtlara böyle geçti.
Türkiye’de bizim kuşağın televizyonla tanışması, İstanbul Teknik Üniversitesi stüdyolarından başlayan yayınlarla oldu..
Basınköy’deki komşumuz Leyla Soykut’un evindeki televizyona üşüşürdük.
Leyla Hanım Hürriyet gazetesindeki ‘’Püf Noktası’’nı hazırlardı. Babası av meraklısı Beyaz Rus, önemli bir aşçıydı. Eşi Tarık Bey bütün mahallenin en delikanlı ağabeysiydi.
***
1 Mayıs 1964 tarihli TRT Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte, Türkiye sınırları dahilinde TRT dışındaki kurumların radyo ve televizyon yayınları yapması yasaklandı.
İTÜ TV, 1970 yılında yayınına son verdi ve vericileri de 1971 yılında TRT’ye devredildi. TRT tekeli Turgut Özal dönemine kadar sürdü. TRT tekelini, ardından ilk televizyonu, özel televizyonlar dönemini ve şimdilerde dijitalleşme sürecini bir ömre sığdırdık...
***
TRT tekeli, eğlenceli, renkli, coşkulu bir yaşamın tek kanallı bir resmiyette boğulması anlamına geliyordu. Örneğin, dansöz bu toprakların bir kültürüydü ama televizyonlarda görünemezdi.
1980’lere yaklaşırken en önemli konulardan biri de ‘’TRT’ye dansöz çıkıp çıkmayacağı’’ tartışması olurdu. Nitekim TRT’ye dansöz ilk kez 31 Aralık 1980 günü çıktı. Nesrin Topkapı da televizyona çıkan ilk dansöz oldu. Tarihsel kayıtlara böyle geçti.
***
1990’lara gelindiğinde artık Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığında tekel olan TRT Kurumu’nun işlevi ve konumu tartışılır durumdaydı. Özellikle Turgut Özal, radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda böylesi bir tekelin artık günün koşullarına ve gerçeklerine uygun olmadığını, kamu hizmeti yayıncılığının yanı sıra özel ya da ticari yayıncılık faaliyetine de geçilmesi gerektiğini fırsat buldukça vurgulamaktaydı.
Özal’ın niyeti yasal boşluklardan da faydalanmak suretiyle özel radyo ve televizyon yayıncılığına zaman kaybetmeksizin geçmekti.
1990 yılı başında Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ABD gezisinde yaptığı bir açıklamada, yurtdışından Türkçe yayın yapılmasını engelleyen bir yasa olmadığını, bir kanal kiralayanın Türkiye’ye yayın yapabileceğini belirtti.
***
Star TV, Lichtenstein’da 50.000 İsviçre Frangı sermaye ile 3 Ağustos 1989’da Magic Box Incorporated AG adlı şirket tarafından Magic Box Star 1 adı ile kuruldu.
Aynı dönemde, Rumeli Holdingʹin sahibi Uzan ailesinin, İsviçreʹde kurdukları Magic Box (MBI) şirketi aracılığıyla Almanyaʹdan Türkiyeʹye yayın yapmak üzere Eutelsat uydusundan iki kanal kiraladığı ortaya çıktı.
5 Mayıs 1990 tarihinde Almanya üzerinden test yayınına başlayan kanal, 4 Ağustos 1990 tarihinde ise “Star 1” adıyla normal yayına başladı.
Türkiye’nin ilk özel televizyon kanalı olan Star’ın ilk patronları ise Cem Uzan, babası Kemal Uzan ve Turgut Özal’ın büyük oğlu Ahmet Özal’dı.
***
24 Ocak 1980 sonrasındaki piyasa ekonomisi doğal olarak peşinden zamanla özel kanalları da getirdi. Toplumun taleplerinin karşılık bulduğu, daha özgürlükçü bir ortam doğdu. Bu ortam 1990’ların ortalarında özel kanalların artıp ,çoğalmasına neden oldu.
***
Ağustos ayında Star 1, resmen yayına başladığında ortalık karıştı.
Anayasaya ve yasalara göre özel televizyon yayıncılığı yapmak suçtu. Özel televizyonun ilk yıllarında hukuki çerçeve olmadığı için yayınları “korsan” olarak niteleyen muhalefet ayaklandı.
O güne dek rakipsiz yayın yapan TRT ile Star 1 mahkemelik oldular. TRT, Star 1’in tanıtımlarını yayınlamadı.
Cumhurbaşkanı’nın, Akbulut Hükümeti’nin ve PTT’nin desteğini arkasına alan ilk özel televizyon TRT’ye dava açtı ama kaybetti.
***
Bu gelişmeler, 8 temmuz 1993’de Anayasa’nın 133. maddesinin değişmesiyle yasal bir çerçeveye oturdu. Artık özel televizyon ve radyo kurmak yasaldı.
Ama asıl düzenleme 1994 yılında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu RTÜK’ün kurulmasıyla gelecekti.
***
Her şeye rağmen ilk özel televizyon kısa sürede izleyicinin ilgisini çekmiş, tek kanalın resmiyetinden sıkılanlar bu renkli ve eğlenceli “sihirli kutuyu” kısa sürede en çok seyredilen kanal yapmıştı.
Özel kanal artık reklam pastasının en büyük dilimini alıyordu.
Televizyonların reklam payının artması, yayın sahiplerinin ekonomik ve siyasi güçlerinin pekişmesi , pek çok iş adamının özel televizyonculuğa adım atmasına sebep oldu.
Star 1’in ardından Erol Aksoy’un Show TV’si, Ahmet Özal’ın Cem Uzan’dan ayrılarak kurduğu Kanal 6, Ayhan Şahenk ve Hüsnü Özyeğin’in ortaklığıyla kurulan Kanal D, Dinç Bilgin’in ATV’si peş peşe hayatımıza girdiler.
***
Bu dönemde televizyon yayıncılığına göre maliyeti çok daha düşük olan özel radyo yayıncılığı da hızla gelişmiş, binlerce özel radyo dinleyicisini bulmuştu.
Meclis, radyo yayıncılığını düzene koymak için bir çalışma başlatıp özel radyoları kapatınca, insanlar öfkelendi.
Yurt çapında “Radyomu istiyorum” diye siyah kurdeleli bir eylem başladı.
***
Herkesin kendi sesini bulduğu bir radyo vardı ve eylem çığ gibi büyüyünce, özel radyoların da korsan yayıncılıktan yasal yayıncılığa geçmesinin yolu açıldı.
***
Özal döneminin doğal bir sonucu olarak özel televizyonlarla radyoların esas olduğu çoğulcu, çok renkli, çok sesli bir döneme geçildi…
Nesrin Topkapı’lı yılbaşı eğlenceleri normalleşti… “Dansöz oynayacak mı” tartışması gündemden çıktı.
***
Ama her türlü özgürlüğün suyunun her an kesilebileceği ya da cılızlaşabileceği bir coğrafya burası…
1980’lere kadar TRT dansöz oynatmazdı, resmiyetine ve ciddiyetine yakıştıramazdı…
Turgut Özal ile bu süreç aşıldı…
Ama toplumun bütün bireylerinin yaşam tarzlarına, inançlarına ve isteklerine saygı duyan özgür ve çoğulcu bir ülke olamadık…
Yeniden tek sesli ve tek renkli bir sürecin içinde boğulmaya başladık…
Ekranlarda gene Nesrin Topkapı’ların yer alamayacağı bir yasak dönemine geri döndük…
***
Tüm medyanın tek kanallı bir TRT hâline getirilmek istendiği günümüzde ilk özel televizyon sürecinin hatırlanması tarihsel açıdan elbette önem taşıyor…
Ama eğer bir gün gerçekten özgür ve demokratik bir toplum olabilirsek o zaman geçtiğimiz süreçlerin daha da anlamlı olacağı sanıyorum.