BOYKOT!
Düzene, sisteme, rejime ve dahasına karşı mükemmel bir enstrümandır…
Tabi doğru kullanıldığı zaman!..
“Boykot” öyle içi boş bir şey değildir…
Ve tek kalıba sığamayacak kadar da çeşitlilik içermektedir…
Yani 23 Ocak seçimlerinde sandığa gitmemek evet seçimleri boykot etmek demektir ama tek boykot seçeneği değildir…
Sandığa gitmemek bir boykot tercihi olduğu gibi mevcut düzenin bekçileri olan partilere değil de düzene ve sisteme karşı mücadele veren partilere oy vermek de bir boykot türüdür…
Düşünsenize, Ulusal Birlik Partisi’nin sandıktan güçsüz çıkması bir tepki değil midir?
UBP’nin hükümet kuramayacak duruma düşmesi başlı başına bu düzene ve sisteme karşı tepki değil midir?
Bundan daha öte bir tepki olabilir mi?
Hele bir de hükümete doğru düzgün gelmemiş veya hiç barajı geçememiş partilerin sandıktan güçlü çıktığını düşününüz!..
Hangisi daha etkili?
Sandığa gitmemek mi?
Yoksa gidip de düzen partilerine geçit vermemek mi?
Mesela Toplumcu Demokrasi Partisi 3 değil de 8 vekil çıkartırsa, Bağımsızlık Yolu ilk seçiminde barajı geçip meclise vekil yollarsa ve CTP’nin de katkısıyla sol ağırlıklı bir hükümet kuracak güç yakalanırsa bundan öte boykot olmaz!..
Yer yerinden oynar!..
Egemenler orta yerinden çatlar!..
Düzen ve sistem hiç olmadığı kadar yara alır…
Ankara’ya olan bağımlılık artık sorgulanır, rejim ise sarsılır!..
Elbette bu benim görüş ve tercihim…
Sandığa gitmeyerek boykot yapacak olan kesime saygı duyuyorum…
En önemlisi de onlara hakaret edenlerden tiksiniyorum…
Öyle aşağılayıcı söylemlere maruz kalıyorlar ki, inanınız küfür etmemek için kendimi zor tutuyorum…
Boykotun başını çeken kişiler öyle yürekli ve temiz ki, kimsenin pis dili onları kirletemez…
Farklı fikirde olabiliriz ama farklı yolda değiliz…
Aynı yolu yürüyüp aynı hedefe ulaşmak için mücadele ediyoruz…
Ve bir gün bu mücadeleyi hep birlikte kazanacağız…