21. Yüzyılın Bombası: Netflix, Televizyonu Geçti
İzleme alışkanlıklarında yaşanan değişim, yaşamın da nasıl değiştiğini gösteriyor
Günlük hayhuy içinde gözden kaçıyor ama 21. yüzyıl bir yandan da sarsıla sarsıla ve hepimizi sarsa sarsa menzile doğru gidiyor.
Hayat adeta çaktırmadan, tümden değişmekte…
Dünyanın en önde gelen medya araştırma şirketi olan Nielsen Media Research’ın bir araştırmasına gözüm ilişmese, 2000 yılında ekonomide ve medyada yaşanan depremi ince ince anlatmaya başlayacaktım.
Ama 21. yüzyılın değişim depremini yansıtan bu araştırma beni yolumdan aldı. Medyadaki yeni çağın sarsıcı sinyallerine savurdu.
Nielsen’in raporunda, Netflix gibi platformların ilk kez geleneksel televizyonu geride bıraktığını okudum.
Bu, geçen çağın “televizyon kanallarının” tahtından indiğini gösteren ve medya tarihi açısından asla atlanmaması gereken bir gelişme bana göre.
Netflix’in başını çektiği platformlar ilk defa geleneksel TV’yi geride bırakıyor. İzleme alışkanlıklarında yaşanan değişim, yaşamın da nasıl değiştiğini gösteriyor aslında.
***
İzleyiciler, ay boyunca haftalık ortalama 190.9 milyar dakika içerik izlemiş…
2020 yılında pandemi dolayısıyla uygulanan yasak dönemlerinde bile bu rakam ancak ortalama 169.9 milyar dakika seviyesine ulaşmış.
Görünen o ki pandemi süreci insanların bu platformlara geçiş sürecini hızlandırmış.
***
Değişen izleyici paylarına rağmen toplam TV kullanımının önceki yıla göre neredeyse aynı olduğu belirtiliyor.
Yani basitçe söylersek, insanlar daha fazla TV izlemiyor, sadece alışkanlıklarını değiştiriyor ve vakitlerini dijital servis platformlarına ayırıyor.
***
Televizyonu kullanma biçimimiz de yıllar içinde değişti.
Önceden, TV’de yalnızca televizyon kanallarının yapımlarını izleyebiliyorduk. Bir film izlemek istersek, bir DVD satın almak veya kiralamak için mağazaya gitmemiz gerekiyordu…
Şimdilerde ise yüksek hızlı internet sayesinde filmleri ve TV şovlarını “buluttan” her türlü cihaza, telefonlardan bilgisayarlara aktarabiliyoruz.
Video “akışı” delicesine popüler bir hale geldi, düzinelerce çevrimiçi akış hizmeti sahneye çıktı.
Son ölçüm, genel olarak “akış servislerinin” yıllık bazda kullanım paylarını 6.5 puan arttığını gösteriyor.
***
Temmuz ayında Netflix liderliğini sürdürmeye devam ederken izleyiciler en çok Stranger Things, Virgin River, The Umbrella Academy ve The Gray Man yapımlarını izlemiş.
Ek olarak Youtube, Hulu ve Amazon Prime da paylarını arttırmayı başarmış. Totalde ise akış hizmetleri yüzde 34.8, geleneksek kablolu TV ise yüzde 34.4 oranlarına erişmiş durumda.
***
Bu gelişmeyi kısa filmleri, senaryo kitapları ve düzenlediği atölyeleriyle 20 yıldır bu işin içinde olan Ömer Altan’a sordum. Şöyle yorumladı:
“Televizyon genel kitleye hitap ederken daima bir tutuculuk içinde kaldı. Dönemin ruhu her zaman belli oto-sansürleri beraberinde getirdi. Bunu kıran, esas riskleri alan sinemaydı. Orada da bütçeler arttıkça hesap verilen otoriteler artıyordu ve eserlerin özgünlüğü ‘seyirci ne der’ mantığıyla azalıyordu. Bu anlamda sürekli hesap verilen tutucu, sıkıcı, orta sınıf bir seyirci vardı ve onlara hitap etmek adına dar bir vizyona hapsolmuştu genel yayın akışı. Netflix gibi platformlar, vizyon ile parayı birleştirerek, internette her türlü acayipliğe maruz kalan dolayısıyla daha sınırsız bakan bir kitleye (başta z kuşağı) uygun işler yapmaya başladılar. Bununla birlikte daha önce televizyon için üretilmiş fakat yine bahsettiğim endişeler nedeniyle kısa sürede bitirilmiş yapımları ve bunları üreten isimleri yanlarına çektiler. Bir de sinema anlamında en sıradan filmden en deneyseline uluslararası bir havuzdan filmler alarak geniş kataloglar oluşturdular. Bu yaklaşımla hem tutucu oldular hem de vizyoner. Mesela konu Amerika ise hem kırmızı eyaletlere uygun içerik ürettiler hem mavi eyaletlere uygun. Temelde, daha önce göz önüne alınmayan farklı izleyici kitlelerini birleştirecek bir strateji ile parça parça büyüdüler.”
***
Yeni teknolojiler yeni yaşamı da beraberinde getiriyor. Her şey gibi medya mecraları da buna dahil…
2022 itibariyle, televizyon kanallarının ilk kez pabucunun dama atıldığına şahit olduk. Medya tarihi açısından ıskalanmaması gereken bir büyük kırılma…
İlerde tarih yazanlar uzun uzun üzerinde durur, gelecek hafta biz gene 2000’li yıllara döneriz.
—–
Görsel: Sam Williams (Pixabay)