KıbrısManşet

Harmancı: Süreç yerel açıdan geçen Cuma günü itibariyle yetki alanımızdan çıktı






Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Başkanı ve Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) LTB adayı Mehmet Harmancı, kaçak külliye inşaatının durdurulmasıyla ilgili dosyalamak istedikleri Ceza Davası’nın Mahkemece “Yetkileri olmadığı” gerekçesiyle reddedildiğini açıkladı

Harmancı: Kimse yarının ekonomik anlamda ne getireceğini bilmiyor

Özgür Web TV‘de yayınlanan Özgür Yorum programında Damla Dabis‘in sorularını yanıtlayan Harmancı, “Lefkoşa Türk Belediyesi külliyeyi neden mühürlemiyor?” eleştirilerini yanıtladı.

Ülkede birçok şeyin aksadığını, bunlar olurken de kamusal anlamda toplumun bunlara ilişkin yaklaşım belirlemede zorlandığı bir süreç yaşandığını belirten Harmancı, “Kimse yarının ekonomik anlamda ne getireceğini bilmiyor. Çünkü gidiyor marketten bir kg kıymayı 300 TL’ye alıyor, mazotu 25 TL civarında alıyor, ekmek ve sütün derdine düştü insanlar haklı olarak” dedi.

“Her ülkenin kendi hikayesini yazması ve kendi gururunu yaşaması gerekiyor”

Külliye meselesinin önemli bir mesele olduğunu, geçtiğimiz yıl herkese müjde(!) olarak verilen, Meclis’teki milletvekillerin dahi haberinin olmadığı, yeni bir Meclis’e taşınacakları, yeni bir Cumhurbaşkanlığı’ binasında faaliyet gösterileceği, yanına bir cami inşa edileceği ve bir de bunun Kent Park’la süsleneceği bir düzenlemenin ortaya çıktığını kaydeden Harmancı, kendilerinin o gün de ‘Alın teriyle yapılmış, kendi topraklarında üretilmiş bir yeni Meclis binası ve Cumhurbaşkanlığı belki de bu ülkenin ihtiyacıdır’ fikrinin bugün de baki olduğunu söyledi.

Harmancı, “Şu an çalışılan Meclis eski bir tütün fabrikası ama her ülkenin kendi hikayesini yazması ve kendi gururunu yaşaması gerekiyor. O yüzden bunun bir tahakküm ilişkisine dönüşmesi çok ciddi rahatsızlık verici. Sonra süreç uyutuldu ve bir sene sonra bu 15 Kasım’a yönelik hazırlık başladı” dedi.

“Önce Şehir Planlama’dan bilgi istedik”

Harmancı LTB’nin süreçteki rolünü şöyle özetledi;

“Toprak kazımı başladığında LTB olarak, kamuoyunda yükselen seslerle birlikte ilk resmi yazıyı da biz yazdık.

İlk yazımız da KKTC Cumhurbaşkanlığı’naydı. Çünkü bir önceki yıl alınan Bakanlar Kurulu kararında yapılmasıyla ilgili yetki onlara verilmişti ve askeri alandan çıkarılmıştı.

Dedik ki; ‘Burada bir çalışma görüyoruz, lütfen bunu durdurun ve ne yapılacağıyla ilgili bize bilgi verin’ Bir 15 gün sonrasında Şehir Planlama’dan bir yazı geldi bize, çok naif bir yazıydı ve içeriği zayıftı. Biz de ‘Size görüş verebilmemiz için bu bilgiler yetersiz’ dedik.

“Sonra Ulaştırma Bakanlığı’na ‘Durdurun’ dedik”

Daha sonra beton dökümünün ertesi günü Ulaştırma Bakanlığı’na bir yazı yazdık. Çünkü Şehir Planlama’dan gelen yazıda Planlama İnşaat Dairesi’nin yetkili olduğu söyleniyordu. Ulaştırma Bakanlığı’na “Durdurun” dedik.

Yine durmayınca biz zabıtamızı gönderdik, içeriye ihbarnameyi vermeye çalıştık, maalesef bu olmadı. Tek seçenek kaldı; mahkemeye dava dosyalamak.

Odalarla da Birlik’le de istişare ederek, süreci bu noktaya getirdik. Bunun zor bir süreç olacağını biliyorduk çünkü LTB sadece Ceza Davası açabiliyor inşaatı durdurmakla ilgili.

“Mahkeme dava talebimizi reddetti”

Buranın mülkiyeti KKTC Devleti olarak görülüyor, sadece kullanımı KKTC Cumhurbaşkanlığı’nda.

Ciddi bir ithamname ile 51/95 sayılı kendi yasamıza paralel izinsiz kaçak inşaat yaptıklarına dair dava açmak istedik.

Çok doğal olarak mahkemelerimizde, ‘Ceza Davası açma yetkisi Başsavcılık’ta olan bir yere dava açıyorsunuz’ dedi ve bunun mümkün olmadığını 3-4 gün irdeledi. Buna yetkili olmadığımıza karar verildi ve dava dosyalamamız geçen Cuma günü reddedildi.

“Gereği benim için yapıldı ancak bu benim içimi rahatlattı mı? Hayır”

Harmancı açıklamalarına şöyle devam etti;

“İlk günden beri; burada kamusal ve toplumsal muhalefetin tavrının teknik meselelerden daha önde olduğunu söylüyorum çünkü teknik meseleler kolaylıkla aşılabilir.

Gereği benim için yapıldı ancak bu benim içimi rahatlattı mı? Hayır. Bu kamunun içini rahatlatacak mı? Hayır.

Çünkü bu bina ile ilgili gelişmeler siyasi meselelerdir. Siyasi yaklaşımlara ilişkin her türlü formül iktidar sahipleri tarafından bulunabilir. Bir gecede askeri alan ilan edilebilirdi, farklı bir şey yapılabilirdi.

Bu bana gayet sakin şekilde söylendi ilgili Bakanlar tarafından; ‘Sen bunu yapacaksan bunu da aşabiliriz’ denildi.

“Süreç yerel açıdan geçen Cuma günü itibariyle bizim yetki alanımızdan çıktı”

O günden itibaren de sürecin yerel açıdan geçen Cuma günü itibariyle bizim yetki alanımızdan çıktığını ve bunun kamusal muhalefetin ciddi bir alanına dönüştürülmesi gerektiğini söyledim.

Muhalefet, geliştirebildiği aksiyonlardaki gecikmeler, bir araya gelmedeki aksaklıklar, hem fikir olma noktasındaki gelgitler tabi ki zamanı kaybettirdi.

Bu unsurlarda da toplumsal ilgi ve alaka yok oluyor. Çünkü artık kamusal hafızamız 48 saattir. Maalesef çok hızlı tüketilen bir noktadayız. Sosyal medya, vs. herkes kendi deşarjını sağlayabiliyor.

“Eğer toplum destek olamıyorsa, herkesin oturup ‘nerede yanlış yapıyoruz’ diye düşünmesi gerekiyor”

Burada yitirilen zamanlar da bu sürecin bu noktaya gelmesinde sıkıntıya yol açtı.

Çünkü bu kadar örgütün ve siyasi partinin karşı çıktığını söylediği bir unsurda eğer toplum buna destek olamıyorsa, herkesin oturup ‘nerede yanlış yapıyoruz, nedir sıkıntı’ diye düşünmesi gerekiyor.

İnsanların birincil önceliğinin bu olmadığını düşünüyorum. ‘Bu kadar fazla şeyi kabul ettik, bu mudur kabul edemediğimiz fazla nokta’ diye düşünülüyor.

“Toplumun beklentilerini karşılayamayan genel bir muhalefet eksikliğini yaşıyoruz”

Biz bunu sadece hukuki ve teknik mesele olarak görüyoruz ama öyle olmadığı yerel yönetimler meselesinde de ortaya çıktı, hukuk yetmedi.

Yeterince halk hareketlerini tetikleyemeyen, halkın bu doğrultudaki beklentilerini karşılayamayan genel bir muhalefet eksikliğini yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz.









Başa dön tuşu