Köşe Yazarlarımız

Azeri Milletvekilini nasıl kurşunladım…!!!




Bir ülkede siyaset, utanmazlığı ilke edinince medya da bu hale geliyor. Her türlü ahlaksızlık, yalan, çarpıtma, mubah onlar için

“Vira bismillah” deyip 2004 yılına kürek sallamaya hazırlandığım sırada bir haber sitesinde “Azeri milletvekili kurşunlandı… İlginç Türkiye bağlantıları” başlıklı bir “yorum” yayınlandığını öğrendim.

Yukardaki başlığın altında Kılıçdaroğlu’nun, benim ve iki kişinin daha adı vardı.

Tanımadığım, bilmediğim Şükrü Karaca ve Hüseyin Kocabıyık’ın isimleri.

On gün önce, 28 Mart’ta kurşunlanan ve kurşunlayanların ardında İran’ın olduğu söylenen Azeri Milletvekili Fazıl Mustafa, Elçibey sonrasında Türkiye’ye gelmiş ve 3 sene kalmış… Sonra tekrar Azerbaycan’a dönmüş.

Türkiye’de kaldığı sırada Tansu Çiller iktidardaymış… Ve iddiaya göre kendisine Tansu Çiller’in o dönem danışmanları olan Şükrü Karaca ve Hüseyin Kocabıyık yardımcı olmuş…

Karaca, daha sonra Kılıçdaroğlu’na da danışmanlık yapmış.

Kılıçdaroğlu’nun ismi “yoruma” bu ilişki “sayesinde” dâhil olmuş anlaşılan.

***

Peki benim adımın haberdeki işi, “ilginç bağlantılar”daki konumu neymiş?

“İlginç bağlantılar” vurgusu yapılan yorumda benimle ilgili sadece bir tek cümle vardı:
“Mehmet Altan’ın 2000’li yılların başlarında Sabah gazetesindeki yazılarında Fazıl Mustafa’nın adı ‘Azerbaycan’ın İkinci Cumhuriyetçisi ve Türkiye’nin İkinci Cumhuriyetçilerinin Azerbaycan’daki temsilcisi’ olduğu ileri sürülüyordu.”

Bu kadar…

Vurulan Azeri bir milletvekili ile ilgili olarak 19 yıl önce, Basın Tarihi’nde dipli köşeli irdelemeye başladığım 2004 yılında Sabah gazetesindeki günlük köşe yazısında yazdığım tek bir cümle.

Tek bir cümlesi alınan benim yazım rahatlıkla ulaşılabilecek bir yazıydı ama haber sitesinde o yazıya link verilmemişti.

“Azerbaycan’da İkinci Cumhuriyet rüzgârı…” başlıklı yazımı bu linkten okuyabilirsiniz.

***

Linkini verdiğim yazının bir bölümünü de burada tekrarlayayım:

“Aynı haber, daha küçük ölçeklerde, geçtiğimiz cumartesi günkü Sabah gazetesinde de yer almıştı. O küçük haberde de Azerbaycan’ın bizdeki İkinci Cumhuriyet tartışmalarından (www.ikincicumhuriyet.org) esinlendiği, Büyük Kuruluş Partisi’nin İkinci Cumhuriyet fikrini Azerbaycan için de benimseyip parti politikası haline getirdiği belirtiliyordu. İkinci Cumhuriyet’in, ‘cumhuriyetin demokratikleşmesini’ hedeflediği de yeniden hatırlatılıyordu.

Azerbaycan’da, rejimin ‘cumhuriyet’ olarak belirtilmesine rağmen iktidarın aynı monarşilerde olduğu gibi ‘babadan oğula’ geçmesi, üstelik buna yeryüzünün farklı hesaplar nedeniyle göz yumması totaliter rejimlerin liberalleşeceğini bekleyen çevrelerin düş kırıklığına uğramasına sebep oldu.
Türkiye’nin İlhan Aliyev’i ilk kutlayan ülke olması da Azerbaycan’da demokratik beklentiler içinde olanları şaşırttı.

‘Büyük Kuruluş Partisi’ seçimden sonra, böyle bir ortamda, ülkenin demokratik değerlere sahip çıkan genç aydınları tarafından kuruldu. Genel Başkan Fazıl Gazanferoğlu da tanınan bir yazar. İkinci Cumhuriyet’i savunduğu iki günlük yazı dizisini yayınladığı Yeni Musavat gazetesi de ülkenin en büyük gazetesi.
Onların da umudu, AB’ye daha yakınlaşan bir Türkiye’nin ‘demokratik’ değerlere daha fazla sahip çıkacağı, bunun da kendi ülkelerini çok olumlu etkileyeceği.”

“İlginç ilişkiler” denen şey yirmi yıl önce yazılan bu yazı…

Yazım şöyle bitiyordu:
“Pir Sultan Abdal’ın dediğini değiştirerek söylersek, cumhuriyetin demokratikleşmesini on yıldır talep eden İkinci Cumhuriyet düşüncesi Ankara tarafından duyulmadı da Bakü’deki aydınlar tarafından duyuldu.”

***

Algı operasyonununa vesile edilen olayı da büyüteç altına aldım…

Kurşunlanan ve kendisine buradan geçmiş olsun dileklerimi ilettiğim Büyük Kuruluş Partisi Genel Başkanı Fazıl Mustafa’nın hem kendi öz geçmişine hem de partisinin kimliğine baktım…

Büyük Kuruluş Partisi’nin liberal demokrasiyi desteklediğini gördüm…

Zaten yazım da tam bunu anlatıyordu, Azerbaycan’daki özgürlük ve demokrasi aranışını…

***

Spotunda adımı gördüğüm ve “ilginç ilişkiler” olarak sunulan “şey” de başka iki gazetede bu olayla ilgili yayınlanan haberlere dayanan bir yorumdu.

“Yorum” yazısının üstüne “inşa edildiği” haber ise geçen hafta Milliyet ve Sabah gazetelerinde yayınlanmıştı.

Bir mantığı, temeli, ilgisi olmasa da insanların adlarını gelişi güzel ortaya atarak onları “garip ilişkiler” içinde göstermeye çalışan “15 Temmuz gazeteciliği” denen iğrençliğin iyi bir örneğiydi karşımızdaki.

***

Bu tür algı operasyonlarına “15 Temmuz Gazeteciliği” diyoruz…

Bir ülkede siyaset, utanmazlığı ilke edinince medya da bu hale geliyor.

Her türlü ahlaksızlık, yalan, çarpıtma, mubah onlar için.

Bu da karanlık 15 Temmuz medyasından küçük bir örnek işte…









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu