“Türkiye’de bağımsız bir Merkez Bankası vardı
Basın Tarihi hep söylediğim gibi inanılmaz derslerle dolu. Bize, siyaset oyunu denen şeyin siyasetçileri nasıl değiştirdiğini gösterdi.
Tabii bir şey daha gösterdi: Gerçek liderler siyaseti yönlendirebiliyor. Sıradanlaşan siyasetçileri ise siyaset.
Medyadaki günlük ve aldatıcı gündemi izleyince…
Ülkeyi demokrasiden ve hukuk devletinden kopartan…
Toplumu kasten ve sürekli fakirleştiren…
Özgürlükleri boğan bir zihniyet iktidardan gitmiş gibi bir izlenim ediniyorsunuz.
Bizi cehenneme kapatan ve oradan kurtaramayana bir bütün olarak bakınca, çürümüş siyaset sistemini tüm çıplaklığıyla görüveriyorsunuz…
Halk özgürleşemiyor ise… Halk sürekli fakirleşiyor ise…
İktidarıyla, muhalefetiyle, siyasi parti ve kurumlarıyla kısaca siyaset kurumu ne işe yarar?
İçindekileri mutlu etmeye herhalde…
Halkın bu oyunu görüp, siyaset kurumunun çürümüşlüğünü ortadan kaldırıp, demokratik bir tavır koyabilmesi ise medyanın suni havalandırma oyunu yüzünden mümkün olmuyor.
Bugün de….
Yönetim tüm zihniyetli ortalıkta iken…
Kabine değişimini sanki devrim olmuş gibi takdim edilmesi bunun somut örneği…
Umuda ve iyiliğe susamış insanlar da ister istemez bu medya oyununun bir parçası haline geliyor.
xxxxxxx
2023 yılının Haziran ayında bu duygulara kapılınca 2004 yılı kabinesini ve uygulamalarını yeniden merak ettim…
Türkiye’ye yirmi yıllık bir zaman diliminden bakınca siyaset oyununun çıplak halini görüveriyorsunuz.
xxxxxxx
2004 yılında iktidarda kim var? 59. Hükümet…
Başbakan kim? Recep Tayyip Erdoğan…
Kabineye “1. Erdoğan Hükümeti” de deniyor…
Ahmet Necdet Sezer de Cumhurbaşkanı…
xxxxxxx
Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün neler yapıp söylediğini biliyoruz.
Peki 2004 yılında neler söylüyordu?
Yirmi yıl önceye bakınca siyasetin ne olduğunu anlıyorsunuz…
Siyasetçiler nasıl değişebiliyor görüyorsunuz.
Sadece Türkiye’nin değil dünyanın en önemli liderlerinden biri olmaya hazırlanan birinin siyaset kurumu içinde nasıl değişebildiğini Basın Tarihi bize gösteriyor.
xxxxxxx
2004 yılında Başbakan Erdoğan’ın demeçlerinden birkaç örnek vereyim.
Bakın Başbakan Erdoğan 19 yıl önce neler söylüyordu:
“Yapısal reformlar oldukça geniş bir kapsamda gerçekleştirilmiş ve Türkiye bu konuda oldukça büyük mesafe kat etmiştir.
Bugün artık Türkiye’de bağımsız bir Merkez Bankası vardır.”
İstanbul, 15 Mart 2004…
Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı.
xxxxxxx
“Hiç kimse, ülkesini sevmekte, herkesten daha fazla hak sahibi olduğunu düşünmemelidir. Bu ülkeyi sevmenin en büyük göstergesi, bu milletin gelecek kuşaklarına bugünkünden daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye armağan etmek olacaktır. Bu hedefe ulaşmanın yolu da millet iradesine saygıdan, tam demokrasiden ve bütün kurumlarıyla verimli çalışan bir devletten geçer. Hepimiz düşüncelerimizi çağın gerçekleriyle bağdaşır hale getirmek mecburiyetindeyiz. Bunu yapamazsak, işte o zaman Türkiye’nin bugünkü ve gelecekteki menfaatleri büyük yara alacaktır.”
Ankara, |22 Ocak 2004…
Ulusa Sesleniş.
xxxxxxx
“Yapılan bütün kamuoyu yoklamaları gösteriyor ki, bugün Türkiye’nin büyük bir çoğunluğu AB üyeliği hedefine inanmakta ve bu yolda gösterilen uyum gayretlerine destek olmaktadır. Ancak statükonun devamından yana küçük bir azınlık, nasıl yaparız da bu yolda Türkiye’nin önüne engeller çıkarırız diye düşünmekten geri durmuyor.”
İstanbul, 24 Nisan 2004….
İktisadi Kalkınma Vakfı Genel Kurulu.
xxxxxxx
“Biz barışın küreselleşmesini konuşuyorsak Kopenhag kriterleri içinde bulunan din, vicdan ve teşebbüs özgürlüğünü bir kenara koyamayız. Onun için bırakın başı açık olan da örtülü olan da sevgiyle beraber yaşasın. İnsanları dinleri ve düşüncelerine göre ayırmayalım. İnsanları insan olarak görelim.”
Berlin, Almanya, | 06 Ocak 2004.
TÜSİAD’ın Kahvaltılı Toplantısı.
xxxxxxx
Basın Tarihi hep söylediğim gibi inanılmaz derslerle dolu.
20 yıl mesafeden baktıkça çok farklı gerçekleri açıkça görüyorsunuz.
Bu sefer de basın tarihi bize, siyaset oyunu denen şeyin siyasetçileri nasıl değiştirdiğini, halka değil içinde olup da bir ömür orada kalmak peşinde olanlara nasıl yarar sağladığını gösterdi.
Tabii bir şey daha gösterdi:
Gerçek liderler siyaseti yönlendirebiliyor…
Sıradanlaşan siyasetçileri ise siyaset yönlendiriyor.