InstagramKöşe Yazarlarımız

Sen Ne Yaptın Ezgi?




Bugünlerde bana “Cesaret nedir?” diye sorsalar; “Ezgi Bertiz” cevabını veririm.

Belki her dönemde değişebilir cesaretin ne olduğunun cevabı, belki siyaset alanında, sosyal alanda, ilişkiler alanında, gazetecilik alanında birçok farklı cevabı vardır…

***

Mesela toplum önünde konuşmak birileri için her zaman çok cesaret isteyen, zor bir beceri.

Çekinmeden gerçeği söylemek de aynı şekilde.

Ha bir de en zayıf yanlarını, en utanılacak anlarını, hatalarını ve insan olarak tüm zafiyetlerini konuşmak sanırım en çok cesaret isteyen şey…

İşte Ezgi Bertiz “Geyik Terapi” adını verdiği stand-up gösterisinde tüm bunları birleştirmiş…

***

Sevgili Canan (Onurer) hepimize bilet almış, “hadi gidelim” deyince, Lefkoşa‘da Cumhurbaşkanlığı’nın tam çaprazında bulunan tatlı bir mekana gittik, Ezgi’yi dinlemeye.

Tabi hepimizde de biraz “Vay be, stand-up ha” düşünceleri eşliğinde bir “Olacak mı bu iş ya?” önyargısı da vardı.

Belki de benim cahilliğimdir ama daha önce hiç rastlamadım, yapıldığını hiç duymadım adada.

Bilirsiniz, son dönemde yükseliş trendinde olsa da kadın komedyenler veya stand-up gösterisi yapanlar; hala erkeklere oranla daha az görünür durumda. Bunların sebepleri zaten ayrı bir feminist tartışma konusu.

***

Masalar dolu…

Ezgi sahneye çıktı; yanında gitarı, darbukası, geyik şeklinde bir kafa oturtulmuş asası ile…

Anlatmaya başladı…

Ne diyor, ne diyecek derken, kendimizi ağzımız burnumuz yamulmuş kahkahalar atarken bulduk.

Karşımızda genç bir kadın, sanatçı, öğretmen…

Geçirdiği beyin ameliyatını, ilk tuvalete çıkışını, erkek hemşireyle olan diyaloglarını anlatıyor, biz çatlarcasına gülüyoruz…

Kulağa garip geliyor değil mi?

***

Sonra annesi Lefkoşalı bir Kıbrıslı, kendisi doğma büyüme Kıbrıslı olan Ezgi, Adana göçmeni babası ve onun ailesiyle yaşadığı kültür çatışması hikayelerini anlatıyor…

KKTC” doğumlu olduğu için vize alamadığı Malta‘yı, gidemediği ülkeleri…

Çarpık siyaseti anlatıyor sonra kendi dilinde ama “Yan tarafta” diyor, (Cumhurbaşkanlığı’nı işaret ediyor), “Bizi duyarsa tutuklatacak…” diye ekliyor.

Arada siyasetçiler için yaptığı besteleri çalıyor, sözü müziği kendisine ait o şarkılara o anda ezberleyip nasıl eşlik ediyoruz anlamıyorum.

Gösteri bittiğinde ise yorgun bir çene, “Vay be yapıyor bu işi” eşliğindeki şaşkınlık ifadelerimizle oradan ayrılıyoruz… Bir daha gitmek üzere…

***

Genç bir kadın sahnede…

Nasıl bir medeni cesaret bu?” dedirtiyor insana…

İnsan utanmaz mı bu yaşadıklarını ve yaptıklarını anlatmaya…

E ayıplanacak sonuçta, herkes bu salaklıkları, komplekslerini, zayıf yanlarını konuşacak…

Ameliyata girerken poposunu görmüş herkes, kafası beyin ameliyatı sonrası mumya gibi sarılıyken hem de…

***

Bir sohbette anlatılsa hıçkıra hıçkıra ağlanacak hikayelerine; kendine olan barışıklığı, hayatla olan diyalogu sayesinde katıla katıla güldürüyor bizi…

Beyin ameliyatı diyor, vize alamadım diyor, biraz daha konuşursak sonumuz kodes diyor, Adanalı baba yani karma evlilik diyor…

Yani bu ülkede ve insan hayatında başa gelebilecek hem bireysel hem ortak en büyük “dertlerimizden, kederlerimizden, çıkmazlarımızdan” dem vuruyor…

Ve bununla başa çıkabilmenin belki de tek yolunun onunla dalga geçmek olduğunu bize öğretiyor…

***

Sevgili Ezgi,
Ne iyi ettin de cesaret ettin.
Ne iyi ettin de bizi kendimize güldürdün.
Ne iyi ettin de “kim ne der?” diye düşünmedin…

Senin cesaretinin başkalarına da bulaşması dileğiyle…

Ezgi’nin, gösterisinde söylediği, gariban halka et dağıtmak isteyen siyasetçi Evham Acıklı için yaptığı bestenin sözlerini buraya bırakıyorum ama gidip dinlemeniz şartıyla;

Garibanım şimdi,
Mutlu oldun mu?
Etimi buzluğa,
Kesip koydun mu?

Bir kilo olmaz,
Dört boğaz evde,
Et davası mı bu,
Bu nasıl döş be?









Başa dön tuşu