Tiyatro Emekçilerinden Özür Dilerim
Yeni yapılan külliyeye hazırlık için Ankara’da tezgahlanıp, senaryosu yazılan ve “Kuzey Kıbrıs’ta Anayasa Değişikliği ile Birlikte Başkanlık Sistemine Geçiş Tiyatro Oyunu”nun ilk provası Meclis Başkanlığı seçimi ile oynanmaya başlanmıştır.
UBP içindeki muhalefeti, CTP ve TDP’nin erken seçim beklentisini, hükümet ortakları arasındaki rant paylaşım kavgalarını, sendika yönetimlerinin hayat pahalılığı ödeneğinin maaşlara sağladığı artıştan kaynaklanan rahatlıklarını ve hükümette olan partilerin, koltukta oturma adına her türlü hukuksuzluğu meşru kabul etmeyi, bu oyunun provasında en açık bir şekilde görebilirsiniz.
Bundan daha da önemlisi, bu senaryoyu yazanın ve provayı başlatıp, bitirenin de Ankara olduğu gerçeği ile açıkça yüzleşirsiniz.
Ankara’dan yönetilen bu oyunu, toplumun geleceği adına bozmak, deşifre etmek ve bu oyuna karşı çıkmak gerekirken, oyunda figüran olmak veya hiçbir şeye karışmayıp kuru açıklamalarla geçiştirip, seyretmek toplumsal mücadele ettiğini söyleyen sendika yönetimlerimizin tercihi olmuştur.
Çift mühürlü pusulalarla yasal seçim olduğunu iddia ederek, meclis başkanını ilan ettikten hemen sonra, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın tebrik mesajı göndermesi bile sendika yönetimlerimize bir mesaj vermemiştir.
Ankara’nın açık müdahalesinin mesajını bile algılamaktan aciz bu anlayışın arkasında yatan endişe nedir?
“Beni sokmayan yılan bin yaşasın, altında kalanın boynu kopsun” anlayışı ne yazık ki sendika yönetimlerine hâkim olmuştur.
Toplumsal çıkarlar için çaba gösteren sendikaları da yalnız bırakma ve “biz siyaset yapmayacağız” duruşu ile Ankara’nın kurdurduğu bu ayrılıkçı rejimin ekmeğine yağ sürülmektedir.
Rejimin medya kurumlarında bol bol boy göstererek, rejimin duymak istediği söylemleri yaparak, sendikacılık yapılamaz.
Ayrılıkçı rejimin çizdiği çerçeve içinde, Ankara’dan gelen buyruklarla hareket eden Ankara’nın memurlarının izlediği siyasete aynen geçmişte olduğu gibi karşı çıkmak, olayı deşifre etmek ve en geniş örgütlenme ile toplumsal bir tepkiye dönüştürmek sendika yönetimlerinin birincil sorumluluğu olmalıydı.
Sendika yönetimlerinin, Meclis olayında taraf olmamalarını korku, maaş artışının kesilmesi endişesi veya Ankara’nın politikalarına onay vermekten başka açıklaması yoktur.
CTP’nin meclis içindeki tepkisini, Ankara’nın açık müdahalesine rağmen, toplumsal bir olaya dönüştürmeyip, müdahalelere sessiz kalarak, geçiştiren bu sendikal anlayışın teslimiyeti kabul ederek, gelecek saldırılar önünde hiçbir direniş örgütlemeyeceği mesajı Ankara’ya verilmiştir.
Önümüzdeki aylarda hayat pahalılığının dondurulması gündeme geldiğinde, bu sendikaların hangi yüzle CTP’nin kapısını çalacaklarını merakla beklemekteyim.
Ülkenin ve toplumun siyasi geleceği ile ilgili dayanışma göstermeyen, partizanlık ile siyaset yapma arasındaki farkı bilmeyen, daha çok maaş, daha çok zümresel menfaat talebi ile hareket edenler, Ankara’nın asimilasyon ve entegrasyon siyasetine hizmet ederler.
Türkiye’nin müdahalesi ile sonuçlandırılan, Meclis Başkanlığı krizine sendika yönetimlerinin göstermelik açıklamalarla sessiz kalması, toplumsal mücadeleden vazgeçtiklerinin göstergesidir.
Önümüzdeki süreçte, Ankara’dan dayatılacak olan anayasa, yargı ve idari değişikliklere, Meclis Başkanlığı provası ile birlikte kapı açılmıştır.
Kıbrıs Türk toplumu sahipsiz bırakılarak, Ankara’nın dayattığı yok oluş saldırısına açık hale getirilmiştir.
Maaş ve zümresel menfaatler uğruna Kıbrıs Türk toplumu ucuza satılmıştır.