Köşe Yazarlarımız

“AÇIZ”




İnsanlar gözlerimizin önünde tükeniyor…
Kafamızı hangi yöne çevirsek aynı sorun,

“Açız”!..

Evet, insanlar aç!..

Dün Turizim Sektörü sokağa indi…
Bu sektör bir yıldır kapalı!..

Ve bir yıldır hükümet bu insanlara el uzatmadı, sosyal devletin gerekliliğini bu insanlara yaşatmadı, aksine sanki de böyle bir sektör ve bu sektörden ekmek kazanan insanlar yokmuş gibi davrandı!..
Dün eylemde üç pankart dikkatimi çekti!..

-Açız!..
-Çocuklarımız aç!..
-Biz memur olmak istiyoruz!..

İlk iki pankart bugün yaşadıklarını, son pankart ise artık tek kurtuluş yolu olarak gördüklerini yansıtıyor!..

Evet, öyle kötü yönetiliyoruz ki, sadece kamu çalışanlarının tam maaş ödeyebildiği bu sistemde insanlar da doğal olarak kurtuluşu kamuya istihdam olmakta buluyor!..

Çünkü hükümet hem bugün yaşanan açlığı giderecek bir girişimde bulunmuyor, hem de sektörün yaşaması için gelecek adına bir plan ortaya koyacak vizyona sahip değil!..

Bu ülkenin çocukları bile “Büyüyünce ne olmak istiyorsunuz” sorusuna artık “Memur” cevabı veriyor!..

Plansızlık ve öngörüsüzlüğün sonucu bu!..

Bir örnekten gittik ama tüm sektörler, esnaf ve emekçiler aynı durumda!..

Düşünsenize, emekçiler bin 500’er, işletme sahipleri ise iki bin TL katkı alabilmek için çırpınıyor, çalmadık kapı bırakmıyor ve “Para yok” bahanesiyle bu katkıları alamıyor, fakat imzalanan protokolün içerisinden Ersin Tatar’a saray ve o sarayın yapımı için 14 milyon TL çıkıyor!..

Yahu kardeşim o protokole o imzayı atan el hiç bizden olabilir mi?

Bir insan, bir yönetici, halkı açken kalkıp “Bu saray bütçesi gereksiz, bu kalemler de gereksiz, gelin bunların tümünü yaşanan açlığa son vermek ve sektörleri ayakta tutmak için kullanalım” demez mi?

Üstelik sektörlerle ilgili tüm harcama kalemleri TC kurumlarının eline verilmiş!..

Mesela hangi basına katkı yapılıp yapılmayacağına elçilikteki koordinasyon ofisi karar verecek!..

Aynı şekilde turizm katkıları da TC Turizm Dairesi tarafından kullandırılacak!..

Sorarım sana Ersan Saner, hal böyleyken sana ne gerek var?

Ve de geriye kalan bakanlara, vekillere, partilere, müsteşarlara!..

Size harcanan miktarı bile kurtarsak günlük açlığı bitiririz, geleceğimizi de doğru adresle, yani elçilikle konuşur çözeriz!..

Gelinen aşama çok korkutucu!..

Bir tarafta açlıkla karşı karşıya olan insanlar, diğer tarafta yok olmamız için canla başla çalışan ve geleceğimizi karartmak üzere olan bir ortaklık!..

Bunların yanında sadece partisel olarak değil her anlamda ve alanda tükenmiş de bir muhalefet!..

“Nolacak sonumuz” sorusuna verilecek tek cevabım kaldı, “Korkuyorum”…









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu