Köşe Yazarlarımız

Hizbullah






1990’larda faili meçhul cinayetlerle Güneydoğu’da korku saçan Hizbullah’ın domuz bağı cinayetleri uzun süre Türkiye’nin gündeminden düşmemişti…

1990’lı yıllarda uyguladığı şiddet yöntemleri ve faili meçhul cinayetlerle Güneydoğu’da korku saçan Hizbullah’ın domuz bağı cinayetleri de uzun süre Türkiye’nin gündeminden düşmemişti.

Domuz bağı bir tür işkencedir. Sırplar tarafından bulunmuştur. Kişi yüz üstü yatırılır, ayakları diz kapağından bükülerek kaldırılır, ip ayaklara bağlanır, ipin diğer ucu da kişinin boğazına bağlanır ve öylece bırakılır. Kişinin bükülen bacaklarında biriken kan, şiddetli bir güçle ilerlemek ister ve kaslar da buna engel olamaz. Bacak yavaş yavaş açılmaya başlar ve kişi kendini ağır ağır boğar.

***

Arama motorunda Hizbullah’ın tanımı şöyle:
“Kürt, Sünni İslamcı ve çoğu faaliyetini Türkiye’de gerçekleştiren militarist örgüttür. Geçmişte şiddet eylemleri gerçekleştiren örgüt, 2000’ler ve sonrasında şiddet içerikli olmayan faaliyetlere odaklanmıştır.
Zekât ve fitre adı altında esnaftan ve halktan zorla para topladığı iddia edilen örgüt, 1990’ların başında, halihazırda yükselişe geçen Kürt ayrılıkçı hareketine doğrudan bir tehdit oluşturmuştur.
Kürt Sünni İslamcı örgüt; şiddet ve cinayet gibi eylemlerini ilk başta PKK üzerine yoğunlaştırsa da daha sonradan ahlaksız olarak kabul ettikleri kişileri de (alkol içenler, mini etek giyenler vs.) hedef almıştır.”

***

Tanımlamadaki “militarist örgüt” lafı çok dikkat çekici…

Bu tanımlama eski iddiaları akla getiriyor:

Meclis Araştırma Komisyonu’nun 1993 raporunda, Hizbullah’ın, Batman ilinde güvenlik güçlerinden siyasi ve askerî eğitim, ayrıca destek aldığı anlatılıyor:
“JİTEM’in kurucusu olduğunu iddia eden emekli albay Arif Doğan, 17 Ocak 2011’de Ergenekon davaları kapsamında mahkemede ifade verirken; camii manipülasyonlarına karşı fikirsel olarak savaşması için, Hizbul-Kontr (“Kontralar Partisi”) isimli bir oluşum kurduğunu beyan ediyor.
Fikri Sağlar, Siyah-Beyaz gazetesiyle yaptığı bir röportajda, ordunun Hizbullah’ı sadece kullanmakla kalmadığını, aynı zamanda bu örgütü kurup sponsorluğunu da yaptığını söylüyor.
Bu kararın 1985 yılında alındığından da söz ediyor.”

***

1992’de, 2000’e Doğru dergisinin Diyarbakır temsilcisi Halit Güngen, Hizbullahçılar tarafından öldürüldü. Öldürülmesinden iki gün önce 2000’e Doğru dergisi, “Hizbullah Çevik Kuvvet Merkezinde Eğitiliyor” yazan çarpıcı bir kapakla çıkmıştı. Bir önceki sayısında devlet ve Hizbullah ilişkilerinden bahseden haftalık Gerçek dergisinin Diyarbakır temsilcisi Namık Tarancı da 20 Kasım 1992’de iş yerine giderken vurularak öldürüldü.

***

Hizbullah’ın en sarsıcı cinayetlerinden biri de 16 Temmuz 1998’de kaçırılan Konca Kuriş cinayetidir:
“Kuriş, Kur’an’ın dogmatik bir şekilde yorumlanmasını eleştirdiği için Hizbullah’ın hedefi hâline gelmişti. 35 gün boyunca Hizbullah üyeleri tarafından işkence görmüş ve sonra da öldürülüp, sorgulandığı evin bodrumuna gömülmüştü. İşkence seansları katilleri tarafından kaydedilmişti. Türkiye Hizbullahı, Konca Kuriş’in kaçırılmasının, işkence görmesinin ve ölümünün sorumluluğunu üstlenmişti.”

***

Basın Tarihi yazısında “Hizbullah” nereden çıktı diye mi soruyorsunuz?

Çünkü, 2000 yılının ilk günlerinde medyanın en birinci konusu Hizbullah’tır. İstanbul’da birkaç işadamının kaçırılması ve arkasından Beykoz’daki bir ev baskınından sonra yurt genelinde Hizbullah taraftarlarına karşı aramalar ve operasyonlar başladı.

***

17 Ocak 2000’de Beykoz’daki bir operasyon sırasında Hüseyin Velioğlu öldürüldü ve Edip Gümüş ile Cemal Tutar göz altına alındı.

Evde ele geçirilen belgelerin ışığında Türkiye, Hizbullah’ın vahşeti ve korkunç cinayetleriyle tanıştı.

Cemal Tutar’ın, Hizbullah’ın askerî kanat sorumlusu olduğu öne sürülürken, Edip Gümüş’ün de örgütün üst düzey yöneticilerinden biri olduğu söylendi.

Konca Kuriş’in cesedi de 23 Ocak 2000 tarihinde Hizbullah evlerine düzenlenen operasyonlardan birinde bulundu.

***

Bunu takip eden zaman içerisinde Hizbullah üyesi olduğu ileri sürülen pek çok kişi mahkemeye sevk edildi. Hizbullah davası Aralık 2009’da sonuçlandı.

Zanlılar çeşitli sürelerde hapis cezalarına çarptırıldı. Cemal Tutar ile Edip Gümüş’ün de aralarında bulunduğu 16 kişiye müebbet hapis cezası verildi.

***

Peki, sonra ne oldu?
“91 kişinin öldürüldüğü, 66 kişinin yaralandığı terör saldırılarından sorumlu tutulan Mehmet Salih Kölge, Batman ve Adana’da 32 kişinin enselerinden tek kurşun sıkılarak infaz edilmesi eylemine karışan Mithat Soysal ve Mehmet Salih Şimşek, 9 kişinin öldüğü ve 3 kişinin yaralandığı eylemin sorumluları Abdulcabbar Kırtay, Kasım Azarkan, Mizbah Sayan 2019’da tahliye edildiler.”

***

Tahliyeler bu isimlerle sınırlı değil, zira toplam tahliye edilmiş Hizbullahçı sayısının Türkiye genelinde 400’ü aştığı söyleniyor. Kesin rakamı ise bilen yok.

Ancak kesin olan bir bilgi var. Tahliye edilenler arasında cinayetlere imza atmış isimler çoğunlukta.

Polis öldürenler de var aralarında, kaçırılan insanlara işkence ve domuz bağı yapanlar da… Asit kullanarak insanların yüzlerini yakanlar da var, enseden insanlara kurşun sıkanlar da. Cami imamına işkence edenler de Gaffar Okkan suikastına katılanlar da…

Ve diğer bir kesin bilgi, bu insanların çoğunun tahliye olur olmaz kaçıp gittikleri…

***

Evet, 22 yıl önce, Türkiye’deki medya gündeminin en depremli konusu Hizbullah ve vahşetiydi…

O vahşetin faillerinin bugünlerde sessiz sedasız salıverilmesi ise dürüst gazetecilerin çabasına rağmen karanlıklarda kayboluyor…

Türkiye garip, tehlikeli ve ürkütücü bir ülke… Basın tarihinin izini sürmek birçok şey gibi bu kalıcı tespiti de her daim hatırlatmakta…









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu