Holding Basınından Havuz Medyasına
2001’de banka sistemi çöktü. Banka sahiplerinin bir bölümü aynı zamanda gazete sahipleriydi.
İktidarda, Bülent Ecevit’in ANAP ve MHP ile kurduğu koalisyon hükûmeti vardı. 18 Kasım 2002 tarihine kadar da iktidarda kalacak olan bu koalisyon ANASOL-M olarak da adlandırılmaktaydı.
***
1999 yılında ekonomi yüzde 6,1 oranında küçülmüştü. Enflasyon yüzde 70’e ulaşmış, bütçe açıkları büyümüş, Hazine faizlerinin yıllık ortalama bileşik oranı v106’ya ulaşmıştı.
Koalisyon hükümeti 1999 yılında IMF’nin stand-by desteğiyle üç yıllık bir programı uygulamaya koydu.
Program, meyvelerini 2000 yılında vermeye başladı. Ülkeye sermaye girişleri çoğaldı, ancak enflasyonda düşüş beklendiği kadar hızlı olmadı.
Reel kur değerlenme eğilimine girdi. İthalatın hızla artması sonucunda dış açık kaygı verici boyutlarda büyümeye başladı.
***
Kasım 2000 sonunda likidite sıkışıklığı had safhaya ulaştı. Ekim’de yüzde 39 olan gecelik faiz Kasımda yüzde 95’e, Aralıkta ise yüzde 183’e çıktı.
***
Ekonomik beklentilerin olumsuzlaştığı bir ortamda, Hazine’nin yüklü bir borç itfası öncesinde, 19 Şubat 2001’de beklenmedik siyasi gerginlik yaşandı.
Gerginlik, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki tartışmayla patlak verdi.
21 Şubat 2001 tarihli toplantıda Sezer’in Ecevit’e “anayasa kitapçığı fırlatması”nın ardından İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda yüzde 18,1 oranında düşüş yaşandı, gecelik faizler yüzde 7.500’e kadar yükseldi.
***
Ecevit’in “devlet yönetiminde kriz var” açıklamasıyla birlikte mali piyasalar paniğe kapıldı.
Gecelik faizlerin astronomik oranlara yükselmesine rağmen yerleşiklerin yoğun döviz talebi, Merkez Bankası’nın 5 milyar Dolarlık döviz satışıyla sonuçlandı.
***
Kamu bankalarının likidite ihtiyacının karşılanamaması, ödemeler sistemini kilitleyecek boyutlara ulaştı.
Banka sistemindeki büyük çöküşü önlemek için TL’nin yabancı para birimleri karşısındaki değeri dalgalanmaya bırakıldı.
***
Bir gün önce 670 bin TL olan Dolar 1 milyon TL’yi aştı.
Bunun sonucunda yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca 21 Şubat’ta bankalar arası para piyasasında gecelik faiz yüzde 6.200’e kadar çıktı.
***
Yapılan bu örtülü devalüasyon ile TL’nin değeri yüzde 40 civarında düştü. Devletin borcu da 29 katrilyon TL arttı.
Reel ekonomide arz ve talep yönlü daralma meydana geldiği için krizden çıkış kolay değildi, yapısal reformların yapılmaması ve siyaset kurumunun top çevirmesi nedeniyle deniz bitti.
Türkiye sert bir şekilde duvara çarptı.
***
2001 yılı banka sisteminin çöküş yılı oldu. 24 banka battı.
Devlet duruma müdahale ederek banka sahiplerinin ve yöneticilerinin bazılarının mal varlığına el koydu. Bazılarını tutukladı.
***
Konu, basın tarihi iken bunları neden hatırlatıyorum?
Çünkü bu banka sahiplerinin bir bölümü aynı zamanda gazete sahipleriydi.
Bu bağlamda Sabah yayıncılığın patronu Dinç Bilgin ile Erol Aksoy, Cavit Çağlar gibi isimler tutuklanan medya patronları oldu.
Hem AKP iktidarının hem de havuz medyasının önü açıldı.
***
Dünü anımsamaz isek yarını düze çıkaramayız. Aynı felaketin içinde döner dururuz.