Köşe Yazarlarımız

YEDİ YAŞINDA OLSAM – (BİR LEFKOŞA YAZISI)… !!!

Yedi yaşında olsam, Çağlayan’daki yazlık sinemaya gitsem

“Buble-Up” alıp, içine leblebi doldurup köpürtsem

Kapıdaki teyze “Gannavuri” satsa, kızlar bileklerinde yasemin ile geçse…

“Resa” dayıda ekşili dondurma, Abdullah dayıda “Şamişi” yesem

“Çoronik” gelene geçene sövse, “Noldu be koç?” dese

Köse dayıda bisikletin lastiğini doldursam

Ömer dayıdan sıcak çörek ve “Gubbiciğin” içinde “Çakıstes” alsam

Fatma teyzeye inat “Milo” tenekesinde “Garbayıt” patlatsam

“Garanfilli Dayı” elinde “Lenger”, omuzunda “Betsi” gene araba yıkasa

Ahmet Becerikli cümbüşü ile GG festivalinde inzibatı söylese

“Sekiciğin” üstünde “Fotorafcık” oynasam

Ya da “Guççi” oynarken arkadaşların “Pirililerini” kapıp eve kaçsam

Akşama anamdan dayak yiyip “Pirillilerin” hepsini sahiplerine geri versem

“Memedaliler” Kozan Marşını çalsa, “Nadide” göbek atsa

Bisiklet lastiğini kesip, tahta tabancaya çamaşır maşası ile kurşun yapsam

Babam yatak sandalyesinde uyurken üstünden atlayıp, meyhanenin buzluğundan kiraz aşırtıp küpe gibi kulağıma assam

Yaz gecelerinde Aynalı’nın “Lüx” ile aydınlattığı “Arabacığından” fıstık alsam

Bisikletçi Ermeni mahalleden geçse, onu incittiğimiz için bize sövse

Babamla birlikte Çorbacı “Abdurrezzak’da” humus çorbası içsek

“Jesi” Girne kapısında “Mahsusçuktan” bize gene tabanca çekse

Ciğerci Osman göbeğini sallayarak “Ne yeyceksingiz ya be ibnecikler” dese

Küçük Aysel gene sahneye çıksa

Annem ile büyük hamama gitsem, Arif yaşımız büyüdü diye bizi hamama sokmasa

“Bulli” uzaktan titreyerek gelse onu da bir güzel kızdırsak

Hamamcı “Eminabam” çocuk arabasında hisardaki evine sebzelerini taşısa

Polis sokaktaki “Şehida’ya” mum yaktıkları zaman gece korkudan uyumasak

“Şekibe Halayık” kapının önüne “Maşrabba” ile su dökse da yıkasa

Şahin sinemasında Malkoçoğlunu görsek, o atı ile giderken biz “Dıgıdık dıgıdık” diye bağırsak

Film arasında İsmet dayı omuzuna astığı “Bel-Cola” standı ile kola satsa

Ayakları “Isbaho” ile bağlanmış sahne kenarında bekleyen “Alinayı” “Dombulada” kim kazanacak diye bahse girsek

Kalemimiz olmadığı için “Dombula” kağıtlarını yerden bulduğumuz “İsbirto” çöpü ile delsek

“Dombulayı” kazananın kontrolü yapılırken birinin “Na mevcut” diye bağırmasını beklesek

“Hasan Çiçi” dükkanında potin tamir ederken yoldan geçen bizlere “Deh more deh” diye bağırsa

Rauf dayı Girne kapısında potin boyarken kahveci  Efe ile sövüşse

Mullahasan’ın kahvede “Clipper”, Taksim pavyonunda “Topcuk” oynasak

Aylakçı mahallede gene dondurma satsa, Tatlıcı Rüstem dayıda şorolop  yesek

“Çingo Dayı” at arabasında teneke ile evlere su satsa

İskele’li Gara Hüseyin babamın meyhaneye gelse, şişmanlıktan iki sandalyeye birden otursa

Ekmeği ıslatıp şeker koyup yesek

Arsızlık edip bir çanta “Babutsa” yesem da götüm kapansa

Fener Alayı geçecek diye mersin dalları ile süslenmiş kamyondaki bandocuları beklesek

Siyah beyaz televizyonda  “Micky Mouse” seyretsem

Elbise askısından yay ve ok yapsam

Gazete kağıdından hartuç yapsalar, domatesleri  içine koysak

Yaz tatilinde Köfünye’ye gitsem

Eşeğe binip dedemim mandıraya gitsem

Şazi teyzem çalı süpürgesi ile verandayı süpürse

Nenem kapının önünde tarhana yapsa

Mavi kırmızı topacımı uyur gibi gene döndürsem

Gazete kağıdından ve hamurdan yaptığımız uçurtma gene tellere takılsa

Gözleri görmeyen Nafi dayı kapının önünde bizi seyredermiş gibi otursa

Bayramda yeni potinlerimizi gene yastığın altına koysak da sabaha kadar hiç uyumasak

Rahmetli Lütfi abim et dizerken şişi koluma batırsa da gene ağlasam

Zihni abinin bisikletini kapısının önünden alsam da demirin içinden gene sürsem

Kardeş Ocağının bahçesinde tavla oynayan ihtiyarlara gene incitsek

Muhyi Sait’in dükkanının camına burnumuzu dayayıp “Choper” bisikletleri seyretsek

Hurşit hocayı gene deli etsem, Fikri Karayel hocam da yaramazlığımı onaylar gibi gülerek başımı okşasa

Çağlayan parkındaki Tavus Kuşlarını elimiz çenemizde çömelmiş bir vaziyette saatlerce seyretsek

“Anibal’ın” önünden geçerken “Gapsula” içen müdavimleri görsek

Kuruçeşme’deki kerhanenin önünden geçerken gene dizlerimiz titrese, inzibat bizi kovalasa

Zafer sinemasına gene Cem Karaca gelse

Barış Manço’yu devenin üstünde Ledra Palas’da gene görsek

Soğuk kış gecelerinde salep içsek

Yazın iri karpuz çekirdeklerini anam güneşte kurutsa da “Pasadembo” gibi yesek

Lefkoşa havaalanındaki balkondan gene el sallasak

Hisar altı çocukları yeniden bir araya gelsek, Hisarı inletsek

Bütün bunları gören, bilen, duyan olur mu hayaletlerden başka…???

Lefkoşa – Temmuz 2012…











Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu