Köşe Yazarlarımız

GODOT’YU BEKLERKEN…!!!

Altmış yaşına geldik, hala daha nasıl yazı yazacağımız, nasıl eleştiri ve yorum yapacağımız konusunda “Müritler” bize ayar çekmekte…

Demokrasi aynı zamanda eleştirileri hazmetme kültürü de değil mi…???

Adam oturduğu yerden birilerine yaranmak için sallıyor…

Sen hiç mücadele verdin mi, bedel ödedin mi bilmiyor, bilse de zerre umursamıyor…

Memleket bitti diyorum, memleket…

Süper bir demokrasi anlayışından ve roket beyinlerden vazgeçtim, ortalama bir demokrasi anlayışı ve ortalama bir zekaya sahip insanların yaşadığı herhangi bir ülkede, bu rezil hükümet oluşumu, bu teslimiyet protokolü ve bu hayat pahalılığı toplu bir başkaldırının itici gücü olurdu…

Bunun lokomotif rolü de başta ana muhalefet partisi ve onun öncülüğünde tüm Meclis dışı siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve sendikalar olmalıdır…

Sokağa inmek, fiziki olarak sokağa inmek, sokakta kalmak, sokakta mücadele etmek demektir…

Böyle bir konsensüs ve halkın desteği ile alınacak olan bir genel grev kararı ülkeyi kilitleyeceği gibi, egemenlerin de uykularını kaçıracaktır…

Elbette ki bu süreç bir bedel gerektirmektedir ve bu bedeli de hep birlikte ödeyeceğiz, çünkü bedel ödenmeden alınan tek şey havadır…

Bunu dillendiriyoruz, bunu söylüyoruz, bu durumda, bu şartlarda Meclis içerisinde verilecek bir mücadelenin boşa kürek sallamak olduğunu söylüyoruz, vay sen misin söyleyen…

Nasıl bir mücadele verilmesi gerektiği konusunda senin bir fikrin olamaz, düşünmeyeceksin, yazmayacaksın, eleştirmeyeceksin… Var mı böyle bir dünya…???

Yani daha ne olması gerekiyor…???

Meteor faciası…???

Uzaylı istilası…???

Ülke ayaklarımızın altından kayıp gidiyor, neyin peşindeyiz…

Başka kaybedecek neyimiz kaldı…???

Ülke diyorum yahu, doğduğumuz, büyüdüğümüz memleketimiz…

Bireysel konfor alanımızdan çıkma zamanımız geçmedi mi…???

O meşhur yılancık hepimizi sokmadı mı…???

Kıbrıs dili ile sorayım:

“Naparık ama”…???

Dönümler azaldı, bostanlar kurudu, biz hala daha “Yan gel yat Osman“ modundayız…

Son üç yıldır yaşadığımız rezilliklerin farkında mıyız…???

Yoksa siz hala daha “AB vatandaşı” rüyasında mısınız…???

Kendinizi kandırmaktan vazgeçin,

Ne ben, ne siz; hiçbirimiz AB vatandaşı değiliz

Sadece uçmak için elimize “Lesepase” belgesi verilmiş birer mülteciyiz…

“Rahat uçuyoruz, kolayca konuyoruz”…

Doğrudur, ördekler de aynısını yapıyor, kanat taksan sazanlar da…

AB vatandaşlığı Ziggy’de balık yemek, Limasol’da karnavalı izlemek, IKEA’da alışveriş yapmak, Larnaka’dan uçmak demek değildir….

Hiçbir AB vatandaşı 350 Euro asgari ücret almaz,

Hiçbir AB vatandaşı asgari ücretin 3/2’sini elektrik parası ödemez,

Hiçbir AB vatandaşı çocuğuna 1.5 Euro’ya süt almaz,

Hiçbir AB vatandaşı her gün elektrik kesintisi yaşamaz,

Hiçbir AB vatandaşı ülkesi yangın yeriyken evde oturmaz,

Ve sanıyorsanız ki AB’nin zerre kadar umurundayız, yanılıyorsunuz!

Sadece onların değil, hiçbir ülkenin, uluslararası örgütün, kuruluşun da umurunda değiliz.

Ne TC’nin, ne AB’nin, ne BM’nin, ne de dünyanın.

Onlardan vazgeçtim, büyük çoğunluk olarak bizim bile umurumuzda değil.

Keseceksek, kendi göbeğimizi yine kendimiz keseceğiz

Tam 50 yıldır Godot’yu bekliyoruz…











Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu