DİKTATÖRÜN EL KİTABI…!!!
27 Şubat 1933 gecesi Berlin’de Alman parlamento binası Reichstag, Nazilerin kundaklaması sonucu yanar…
Yangını Alman komünistlerin bir genel grevle tüm ekonomiyi işlemez hale getirmek, bir “Devrimci durum” yaratmak ve ülkede bir iç savaş çıkarmak için çıkardığı provokasyonu tutmuştur…
Bu endişeler üzerine Cumhurbaşkanı Paul Von Hindenburg, Adolf Hitler’i istikrarlı bir hükûmet kuracağı umuduyla şansölye olarak atar…
Hitler diktatöryal mutlak gücü ele geçirmiştir, ve/fakat tarihin 15 Temmuz olmaması tamamen bir tesadüftür…
ALTIN KURALLAR…
– Yalan söylemekten kaçınmayın ve utanmayın…
– Taraftarlarınız bu sayede yalanla bilinçlenecek, muhaliflerini ve ihanet şebekelerini bu yolla tasfiye edeceklerdir…
– İnsanların beyni tembeldir, bu tembelliği iyi bilin ve yalanlarınızı ona göre söyleyin… Tembel beyin yalanı çok daha iyi hazmeder…
– Halka anlattıklarınızın gerçek olması şart değildir…
– Söylediğiniz yalanlara inananlar mutlaka çok olacaktır… Önemli olan kitleleri inandıracak ve uykuya geçirecek yalanlar söyleyebilmektir…
– Halkı her zaman ateşleyin, soğumasına ve düşünmesine asla izin vermeyin…
– Bir yalanı sürekli tekrar edeceksiniz…
– Bunu yapınca halk o söylemin size ait olduğunu unutur ve kendi fikriymiş gibi inanmaya başlar…
– Küçük yalanlar inandırıcı olmayabilir…
– Söylediğiniz yalan ne kadar büyükse o kadar etkili olur…
– Halk büyük yalanlara, küçük yalanlardan daha çok inanır…
– Karşı taraf haklı bile olsa herhangi bir konuda hatalı olduğunuzu, yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyeceksiniz…
– Suçu da asla kabul etmeyecek ve üstlenmeyeceksiniz…
– Yalanlarınızdan da asla geri adım atmayacak, onları sürekli tekrar edeceksiniz… Toplumun beyni ancak bu yolla yıkanır…
– Kendinizi hiçbir zaman savunma durumuna düşürmeyeceksiniz…
– Hep saldıracak, karşı tarafı savunmada bırakacaksınız… Siz değil onlar savunmada kalacak…
– Size karşı yapılan suçlamaları görmeyecek ve duymayacaksınız… O yalancılar için gerekenler size bağlı yargı tarafından yapılacak ve cezalarını bulacaklardır…
– Gerektiğinde sadece bir tek rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyi onun veya onların üzerine yıkmaya çalışın…
– Önemli olan halkın aydın kesimini kandırmak değildir… Onları fazla önemsemeyin… Onları kandırmak zordur ve zamanı boşa harcamış olursunuz…
– Sizin asıl hedefiniz cahil ve okumamış kitlelerdir… Onları kandırmak çok daha kolaydır…
– Hedefinizde dindar kesimler varsa, onlara Tanrı’dan ve peygamberden söz edip inançları doğrultusunda kolayca kandırabilirsiniz… Bu amaçla dini cemaatleri kullanmakta yarar vardır…
– Hakimlere ve savcılara dikkat edilecektir… Belli konularda olumsuz karar verenler bildirilecek, haklarında derhal işlem yapılması sağlanacaktır…
– Onların yargı bağımsızlığı gibi kavramların ardına sığınmasına göz yumulmayacaktır… Yargı, devlet hayatının efendisi değil, sizin devlet politikalarınızın hizmetkarıdır…
– Gazeteciler önemlidir, onları ve patronlarını satın almak, devşirmek ve çıkarlarımız doğrultusunda kullanmak için her şey yapılmalıdır…
– Sizinle ilgili olarak olumsuz söz söyleyenleri partinize ve örgütlerinize isim vererek bildirmek zorunda olduğunuzu unutmayacaksınız…
VE MUTLAK GÜÇ…
– Zorbalık, netice isteyenlerin yönetim biçimidir, insanlar hükmedilmeyi sever…
– Diktatörler toplumlarını baştan aşağı yeniden yaratır…
– Diktatörlerin kendi becerilerine dair megaloman bir özgüveni vardır…
– Ülkesini sadece kendisinin kurtarabileceğini ve iyileştirebileceğini düşünür…
– Diktatörlük potansiyeli olan insan genelde oldukça narsistir, evrenin merkezi olduğuna inanır, her şey onun iradesine göre gerçekleşmelidir…
– Halk kitlelerinde bastırılmış mevcut bir hıncı fark etmek ve hınç duyulan kesimden öç almak için kendini bir çözüm olarak sunar…
– Toplumun ilgisini çekmek için onların düşmanının sizin de düşmanınız olduğunu gösterir…
– Halka onlardan biriymiş gibi olduğunu gösterir…
– Milli duygulara ve dine hitap eder…
– Gücü ele geçirir..
– Rakiplerini hapseder…
– Korku rejimi kurar…
– Gerçekleri manipüle eder…
– Yeni bir toplum inşa eder…
– Bir günah keçisi seçerek onu milletin düşmanı ilan eder…
– Halkın adamı olduğunu söyler…
– Kendi yalanlarına bile çok inanır…
– Sürekli birilerine öfke kusar…
– Halkın bilinçaltına oynar…
– Hareketlerini, kullandığı imge ve işaretleri halkın da kullanmasını şart koşar…
– İyi bir pazarlama stratejisi geliştirir…
– Halkı etkisi altına alacak bir amblem ve ikon seçer…
– Halkın milli ve dini duygularını tek tip kıyafet ile cazip hale getirir…
– O kıyafeti tercih edenlerin kendisinden olduğunu belli eder…
– Uzman örgütleyiciler ve propagandacılar ile vizyonunu hayata geçirir…
– Sürekli şiddet ve baskı unsuru kurar…
– Hedef kitlesini etkileyecek asker ve din adamlarını yakınında bulundurur…
– Mümkün olduğu müddetçe her koşulda kendisine sadık kalacak insanlar bulur…
– Medyayı kontrol altına alır…
– Sürekli ayni şeyleri vurgular ve tekrarlar…
– Total bir siyasi değişim için zamanlamasını iyi seçer…
– Uzun vadeli düşünür, sabırlıdır, doğru anı bekler…
– Dikkat çekmek için provokasyon yapar, polis baskısını artırır…
– Muhaliflerini susturur…
– Hınç duyduğu partileri kapatır…
– Özgür basını susturur, sivil özgürlükleri kısıtlar…
İnsanlar tehdit altında olduğuna inandırıldığında otoriter bir lider arayışına girer, güçlüden yana taraf olur…
Tüm bunlar tanıdık geldi mi…???