Köşe Yazarlarımız

Sübliminal mesaj EMASYA mıydı?






Silivri Notları dosyamın hemen girişinde, hapishane dönemimin başlangıcında yazdığım 45 sayfalık bir not var.
O uzunca nota,  “Benden Darbeci Çıkmaz” başlığı atmışım. Altına da parantez içinde “Bir Tutuklama Hikâyesi” yazmışım.

ozgur_gazete_kibris_mehmet_altan

Hemen ilk başta şöyle bir bölüm var:

Aralarından biri neden gözaltına alındığımı yazan bir resmi kâğıdı okuttu. 
Hızla baktığımda her hafta perşembe günleri yapıldığı için sezon finalinin de 14 Temmuz’a gelen televizyon programından dolayı götürülmekte olduğumuzu anladım. Aslında televizyon programından dolayı bayram öncesi gözaltına alınmak da, bu yeni dönem açısından başlı başına hukuksuz bir mesajdı.
Bir televizyon programından suçlanıp, 12 gün boyunca uzun bayram haftası keyfe keder gözaltında tutulmak amacın ve niyetin ne olduğunu anlatıyordu.
Üstelik henüz bilinçaltına yönelik mesajlar veren ‘sübliminal bir darbeci’ olarak suçlandığımdan da habersizdim.
Daha sonra savcı sorgu sırasında bu ‘sübliminal’ suçlamasından hiç söz etmedi,  bu nedenle 12 gün gözaltında tutulmamışız gibi yaptı ama ‘sübliminal’ suçlamasına bağlı kanıtsız, asılsız ve yersiz iddialarını olduğu gibi korudu ve bizi bomboş bir dosyaya rağmen mahkemeye sevk etti. 

Hâlbuki o ipe sapa gelmez iddialar ‘sübliminal’ suçlaması üzerine bina edilmişti.
Tek kişilik mahkemenin hâkimi (Selami Yılmaz) ise sabaha karşı yapılan duruşma sırasında dünyanın en doğal şeyini söylermiş gibi müthiş bir rahatlık ve duyarsızlıkla savcının (Can Tuncay) ‘subliminal’ kelimesinin anlamını bilmediğini söyledi.
Amaç hukuk olmayınca ‘fanatik militanlık’ insanı şaşırtan çok garip bir hukuksuzluk ve aldırmazlık içine girebiliyor
.

***

Hâlbuki…

15 Temmuz darbesinden bir gün önce, 14 Temmuz 2016 tarih ve  29970 sayılı  Resmiî Gazete’de Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yayımlandı.

Kanun EMASYA diye kodlanan ve AKP Hükümeti tarafından “darbeyi kolaylaştırıyor” diye iptal edilen protokolü yeniden hayata geçiriyordu.

EMASYA  neydi?

İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında 7 Temmuz 1997’da imzalandı. İl İdaresi Kanunu’nda yapılan değişiklik askerin, polisin yeterli olmadığı durumlarda toplumsal olaylara müdahalesine dönük bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştı. ‘Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma’ ifadelerinin kısaltılmışı olan EMASYA Protokolü işte bu yasal zorunluluktan doğdu. Şimdiye kadar içeriği resmi olarak hiç açıklanmadı ancak İl İdaresi Kanunu’ndan farklı olarak protokolün 9’uncu maddesi Valilik talep etmese de askere, kendisi gerekli gördüğü durumlarda toplumsal olaylara el koyma yetkisi veriyor. Protokol şehir merkezleriyle ilgili istihbaratı askerle paylaşma olanağı da getiriyor. Özel olarak tahsisi edilmiş EMASYA birlikleri yoktur ve Türk Silahlı Kuvvetleri EMASYA birlikleri olarak ikiz görevli olarak kullanılır.

Kanun’da hukuk devletinde kabul edilemeyecek maddeler vardı:

Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin bu fıkra kapsamındaki faaliyetleri askerlik hizmet ve görevlerinden, bu faaliyetler sebebiyle işlendiği iddia edilen suçlar ise askeri suç sayılır.

-Türk Silahlı Kuvvetleri personeli dışındaki memur ve diğer kamu görevlilerinin bu fıkra kapsamındaki görev ve faaliyetleri sebebiyle işledikleri iddia edilen suçlarla ilgili olarak 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Bu suçlar sebebiyle soruşturma izni verilene kadar yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulamaz.

-Bu fıkradaki görevler yerine getirilirken, görevin niteliği gereği veya ifası sebebiyle verilen zararlar Devlet tarafından tazmin edilir.

– Bu fıkra kapsamındaki görevlerin yerine getirilmesi sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ile mülki idare amirleri, kolluk kuvvetleri ve diğer memurlar ve kamu görevlilerinin kararları, işlemleri ve faaliyetleri sebebiyle (kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk halleri de dâhil) tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.

Bu düzenleme bizim dikkatimizi çekti ve programda da “demokrasiden, hukuk devletinden uzaklaşmanın kargaşayı kolaylaştıracağı” uyarısı yapıldı.

***

Müptezel algı operatörlerinin “darbeyi konuştular”  hayâsızlığı aslında tam tersine 14 Temmuz sabahı apar topar devreye sokulan EMASYA protokolü nedeniyle muhtemel tehlikelere karşı uyarı içerikli konuşmalardı.

“Vesayet karşıtı demokratları” da FETÖ’cü torbasının içine tıkarak okkanın altına götürmek isteyen irade, planlı ve programlı bir uğultu içinde bu gerçeğin üzerini örttü.

Allahtan bu siyasal yamyamlık girişimine isyan eden vicdanlar da vardı.

Onlardan biri olan Hakan Albayrak, 3 Ekim 2018 tarihinde Karar gazetesinde nasıl bir rezalet oyun oynandığını muhteşem bir açıklıkla yazdı:

Askerî darbeye zemin hazırladığı iddia edilen EMASYA (Emniyet-Asayiş Yardımlaşma) Protokolü, 2010 senesinde AK Parti Hükümeti tarafından iptal edilmişti.
FETÖ ve müttefiklerinin kanlı darbe teşebbüsünden bir gün evvel, 14 Temmuz 2016’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’, terörle mücadelede TSK’nın yetki alanını -Bakanlar Kurulu kararına bağlı olarak- genişletmesi ve terörle mücadele işlenen ‘askerî suçlar’da ‘soruşturma izni verilene kadar yakalama, gözaltı ve tutuklama tedbirlerine başvurulamaz’ şeklinde bir hüküm de içermesi bakımından, bazı çevrelerce EMASYA’ya dönüş olarak yorumlandı.

Ahmet Altan da kanunu öyle yorumladı.
Kanunun yürürlüğe girdiği gün, Can Erzincan Televizyonu’nda Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın konuğu olarak çıktığı ‘Özgür Düşünce’ programında dedi ki:
‘Türkiye’de gerçekleşmiş askerî darbelerin önünü açan gelişmeler her ne ise, Erdoğan bugün aynı kararları vererek o yolları teker teker açıyor. Yani şehirlerin yönetiminde mesela generallere sivillerden öncelik tanıyan bir yasa çıkarttı. İsterse yani general şehri yönetecek. Bu EMASYA denilen planı bir daha canlandırdı. Ayrıca sen eğer askerlerin yargılanmasını izne bağlarsan, adam darbe hazırlığını çok daha rahat yapar.’

Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın da katıldığı bu mülahaza, besbelli ki, askerî darbeye zemin hazırlandığı endişesini ifade ediyordu.

Gelgelelim, Türk yargısı bunun tam tersine hükmetti.
Altan Kardeşler ve Ilıcak’ın ‘darbe girişimini önceden bildikleri ve darbe girişimine zemin hazırlayan söylem ve propagandalarda bulundukları’na…
Dolayısıyla ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs’ ettiklerine…
Ceza: Ağırlaştırılmış müebbet hapis!
Milletin üstüne bomba yağdıranlara verilen azamî cezanın aynısı!

Söz konusu televizyon programında Ahmet Altan, o zamanlar 2019’da yapılacağı öngörülen cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın yeniden seçilmemesi ihtimali üzerinde de durmuştu… 50 milletvekilinin AK Parti’den istifa ederek siyasi dengeleri değiştirmesi gibi bir ihtimalden de bahsetmişti…

Ahmet Altan’ın, o günlerde askerî darbe yapılacağını bildiği halde (!), Erdoğan’ın birkaç sene sonra seçim yoluyla iktidardan düşebileceğini niçin söylediği ve parlamento aritmetiğine dayalı bir iktidar değişikliğine niçin kafa yorduğu sorusu, Türk yargısı tarafından cevaplanmayı bekliyor.

***

Savcı Can Tuncay’ın “subliminal mesajla darbecilik” parodisi karikatürlere konu oldu ve biz gözaltına alınır alınmaz ortadan kalktı…
Cebir ve şiddet kullanmak saçmalığı gümledi.

Ama Ahmet Altan Silivri’de 5. yıla girdi.

Şimdi Silivri Anıları’ndaki 45 sayfalık sıcağı sıcağına yazdığım uzunca nota bakınca aklıma başka ihtimaller geliyor, acaba diyorum, bizi okkanın altına götürme peşindeki iradenin sübliminal mesajı var mıydı  ve bu sübliminal  mesaj alelacele devreye  sokulan  ve  14 Temmuz tarihli  Resmî Gazete’de yayınlanan “EMASYA” mıydı?









Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu