Eşitlik ve Adalet…
Aynı şey gibi gözüken, öyle kabul edilen ama düşündükçe ayrışan iki kavram; adalet ve eşitlik…
Herkese eşit ve aynı davranıldığı zaman herhangi bir ayrımcılık olmadığı için genellikle adil ve doğru bir ortam oluştuğu gelir akla.
Biraz daha düşününce herkesin ihtiyaç ve isteğinin farklı olduğunun görebiliriz, bu da herkese eşit davranmanın aslında sandığımız kadar adil bir düzen oluşturmadığını hissettirmeye başlar.
Peki, nedir adil olan?
Adalet iki şekilde sağlanabilmektedir; Bunlardan birincisi eşitsizliğin nedenini saptayıp, bunu kökünden çözmekten geçer. Yapılması gereken eşitsizliğin ortadan kaldırılmasıdır ve bence en kesin ve kullanışlı yöntem de budur.
Diğer bir adalet biçimi sayabileceğimiz yöntem ise bireylere ve durumlara eşitsizlik gözetilerek yaklaşmakla alakalıdır.
Pozitif ayırımcılıktır bir nevi.
Buradaki asıl mesele eşitsizlik değildir, eşitsizliğe maruz kalan bireyler bu eşitsizliği kabullenmiş ona göre şekillenmektedirler.
Bu kavramları somutlaştırmak gerekirse 3 hasta hayal edelim biri diyabet biri kalp biri de tansiyon hastası olsun. Eğer herkese şekeri, yağı ve tuzu aynı oranda 3 eş yemek verilseydi eşitlik söz konusu olurdu ama şeker diyabet, yağ kalp ve tuz tansiyon hastası için tehlike oluştururdu.
Burada birinci yöntem ile adaleti sağlamak için hastaların iyileştirilmesi, hastalıkların ortadan kalkması gerekir çünkü eşitsizliğin nedeni hastalıktır.
İkinci yönteme göre ise yapılması gereken her hastaya nabzına göre şerbet vermektir bir bakıma pozitif ayrımcılık yapılmalıdır çünkü çözüm eşitsizliğe göre hareket etmekten geçmektedir.
Bizim dilimizde bu iki yöntemin ayrımı yapılmamıştır ikisi de adalettir bizim için belki de eşitlik ve adalet arasında kavram kargaşası yaşamamızın sebebi budur, kim bilebilir ki?
Umarım ki bu ayrımı biraz da olsa belirginleştirebilmişimdir zihninizde…
Sonuç olarak günümüzde adaleti sağlamak için en doğru yol birinci yöntem gibi gözükse de her zaman bu mümkün olamıyor çeşitli nedenlerden dolayı ve ikinci yönteme başvurmamız gerekebiliyor.