Köşe Yazarlarımız

Alternatif Kıtlığı

Toplum uzun süredir travma üzerine travma yaşıyor.

Travma derken de sadece yaşanan acı olaylardan veya bizi maddi yönden kötü etkileyen olaylardan bahsetmiyorum, yaşanması mümkünken yaşanamayan güzel şeyler de toplumun travmasıdır.

Biz artık bir travmalar toplumuyuz.

Umarım başka türlü bir hayata alışırız ama maalesef bu bizim için hiç de kolay olmayacak.

Sürekli hale gelen toplumsal travmalar toplumun bireylerini kendini kurtarmaya itiyor. Son dönemlerde artan yolsuzluk iddialarının bir kaynağı da budur. Psikolojiyi sosyolojiden ayrı inceleyebilirsiniz elbette, ancak eksik kalacaktır.

Bu büyük travmaların ve kargaşanın içerisinde, toplum ara ara alternatifsizlikten sitem ediyor.

“Ara ara” diyorum, çünkü çoğu zaman toplumun şikayetleri içinde bulundukları zümre, hatta şahsi durumlarına yönelik oluyor.

Tabii ki sayıları çok olmasa da bu yorumumdan tenzih ettiğim kişiler de yok değil.

Travmalar ne kadar sık yaşanırsa ve travma yaratan olayların ‘toplumsallığı’ ne kadar çok olursa, alternatif arama güdüsü toplumumuzda o kadar öne çıkıyor. Yine böyle bir dönemdeyiz. Toplum alternatif arıyor.

Siyasette ve ekonomide alternatif önermek, yeni yollara işaret etmek, hatta yeni yollar yaratmak işin en zorudur.

O yolları görmek, anlamak, toplumu nereye götüreceğini kestirmek ciddi bir bilgi, vizyon, tecrübe ve işin doğrusu biraz da şans gerektirir.

Alternatif arayışı, mevcut düzenin sorunlarını tespitten başlar. Bu arayış, sonrasında yaşadığımız sorunların kaynağını bulmakla devam eder. Bu aşamadan sonra yeni fikirler, yeni tartışmalar ortaya çıkar.

Bizde ise bu süreç sorunun tespiti ve sorunun kaynağına atıflarla sınırlı kalıyor. Alternatif yaratmak bir yana dursun, sorunun kaynağını kurutmak için ne yapılması gerektiği bile çok sınırlı tartışılıyor. Gerek medyada, gerek toplumda yaşananlardan yakınma hali bir alternatif yaratmaya dönmüyor.

Peki alternatif yaratmak kimin görevi?

Çoğu basın emekçisine ve toplumun ileri gelenlerine göre alternatif yaratmak muhalefetin görevi.

Yanlış bir cevap mı? Hayır, yanlış değil, ancak eksik bir cevap.
Alternatif yaratmak bir kültür meselesidir.

Alternatifler, toplumun ihtiyaçlarının toplumun entelektüelleri önceliğinde yoğrulması, daha önce dünyada yapılmış “best pratice” yani konu ile ilgili en iyi uygulamaların topluma göre şekillendirilmesiyle veya uygun bir en iyi uygulama yoksa, yeni bir uygulama planlamasıyla oluşur.

Bu kültür ne kadar yerleşirse, toplumlar sorunlarından o kadar hızla kurtulur.

Unutmayın ki, siyasi partiler toplumun bireyleri ile oluşuyor. Toplum siyasi partilere ne veriyorsa, onlar da aynısını topluma geri veriyorlar.

Alternatif için önce bir kendimize bakalım. Toplumda “entelektüel” diye tabir edebileceğimiz kaç kişi var? Alternatif istiyorsak önce entelektüel üreteceğiz, en azından onları yurt dışına yollamak için sebep yaratmayacağız.

Bana ayrılan kelime sayısını geçecek ama sevgili Pınar’a nazım geçer diye düşünerek küçük bir hikayeyle yazıma son vereceğim.

2. Dünya Savaşı sonrasında Almanya 30 senede ikinci defa yerle bir olmuş durumdaydı. Batılı bürokratlar Alman bürokratlara “Nasıl ayağa kaldıracaksınız” diye sorduklarında, Alman bürokratlar “Almanya’nın üniversiteleri ayaktadır” cevabını vermişlerdir.

Almanya’yı Alman entelektüellerin ayağa kaldıracağını anlatmışladır.

Sahi, bizim üniversitelerimiz ne durumda?











Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu